KARL MARX’IN FEUERBACH TEZLERİ HAKKINDA...

KARL MARX’IN FEUERBACH TEZLERİ HAKKINDA...

Prof. Dr. Doğan GÖÇMEN yazdı…

Karl Marx’ın en çok anılan, fakat en az anlaşılan ve en çok çarpıtılan düşüncelerinden birisi muhtemelen 1845 yılında kaleme aldığı “Feuerbach Üzerine Tezler”inde formüle ettiği fikirleridir. Bu fikirlerin doruk noktasını ünlü 11. tezde ifade edilen düşünce oluşturur. Buna göre mesele artık dünyayı değiştirmektir...

Filozoflar dünyayı farklı biçimlerde yorumlamışlardır. Fakat artık mesele dünyayı değiştirmektir. Marx, tezlerin formüle edilişini bir düşüncenin oluşum süreci olarak ortaya koyar. Bu süreç içinde bir bakış açısı olarak naif veya mekanik materyalizm ve idealizm ve değişimin aracı olarak pedagoji eleştirilir. Doğa özne olmayan öznellik olarak, insan pasif değil, algılarken bile kendi bakış açısını değiştiren özne olarak kavranmalıdır, değiştirmenin aracı olarak eğitim bilimi tek başına yeterli değildir. Bir eğitici olarak toplumun da eğitilip değiştirilmesi gerekmektedir. Tezler bütün bu bakışın sentezidir...

Marx, 11. tezde mesele dünyayı değiştirmektir düşüncesini tüm felsefe tarihinin bir eleştirisi olarak formüle ettiği düşüncelerinin doruk noktası olarak sunuyor. Tezlerin ilerleyişi hem felsefenin hem de Marx’ın düşüncesinin oluşum süreci olarak sunuluyor. Fakat iyi bir Hegelci olarak Marx, felsefenin ve düşüncelerinin oluşumunu insanlık tarihinin oluşumuna içkin bir süreç olarak kavrar. İnsanlık tarihi bir doruk noktasına ulaşmıştır. Felsefenin oluşumu bir doruk noktasına ulaşmıştır. Marx’ın 11. tezi tüm bu oluşumların doruk noktasına ilişkin bir belirlemedir...

Feuerbach Tezleri’nin doğru anlaşılması için onun üç gözlemini gözönünden bulundurmak gerekir. 1. gözleme göre Kant, felsefe tarihini tek bir felsefenin oluşum tarihi olarak ortaya koymuştur. Faklı yorumlar olabilir. Yanlışlar yapılabilir. Bunların hepsi tek bir felsefenin oluşumunu hazırlar.Feuerbach Tezleri’ni doğru kavramak için gözönünde bulundurulması gereken, Kant’ın tek bir felsefenin oluşum süreci olarak kavradığı felsefenin doruk noktasında artık bir özgürlük bilimi olarak kurulmuş ve kavranmış olmasıdır...

Böylece felsefenin bir tahakküm aracı mı yoksa bir özgürlük bilimi mi olduğuna dair kuruluşundan beri süregelen kavgada da nihai karar verilmiştir. Felsefe artık bir özgürlük bilimidir. Bu nedenle felsefede kavga bugün artık felsefe mi yoksa anti-felsefe mi sorusu uğruna yürütülmektedir.Romantiklerin Aydınlanmacılarla, Schopenhauer’in Hegel ile, Nietzsche’nin Marx ile, Dilthey’in Genç Hegelciler ile, Weber’in Marksistler ile, Postmodernistlerin tüm akıl felsefesi ile kavgası, felsefe mi yoksa anti-felsefe mi sorusu uğruna olan bir kavgadır...

Fakat anti-felsefeciler de, Kant’ın yukarıda dikkat çekilen gözlemi ölçü alınırsa, yıkmaya çalıştıkları felsefeyi kurmaktan başka bir şey yapamazlar. Tarihte tüm yıkım zorunlu olarak aynı zamanda yeni bir oluşum ve kuruluş sürecine tekabül etmektedir. Tarihin bu gidişi tarihin bir yasasıdır. Yavaşlatılabilir, geciktirilebilir. Fakat değiştirilemez. 
Feuerbach Tezleri’nin doğru anlaşılması için gözönünde bulundurulması gereken 2. gözlem Fichte’nin düşünce ve felsefe tarihine ilişkin yapmış olduğu belirlemedir. Buna göre artık felsefenin herkesin mülkiyeti olması için gerekli felsefi ve tarihsel-toplumsal koşullar oluşmuştur...

Fichte düşüncenin ve felsefenin oluşum sürecini bazı evrelere ayırır. Felsefenin kendi oluşum sürecinde geldiği aşama artık felsefenin bilimsel olarak yapıldığı aşamadır. Felsefenin bilim olarak kurulması onun tüm halkın ortak iyisi olması için gerekli koşulların oluştuğuna işaret eder. Fichte’ye göre bilimin varlık nedeni halkın ortak iyisi olmasıdır. Felsefe bir bilim olarak kurulduğu için artık halkın yani aslında tüm insanlığın ortak malı haline getirilebilir. Fichte’ye göre içinde bulunduğumuz evre böyle bir evredir. Bir özgürlük bilimi olarak elsefenin gerçekleşmesinin zamanı gelmiştir...

Feuerbach Tezleri’nin doğru anlaşılması için gözönünde bulundurulması gereken 3. gözlem Hegel’in insanlık tarihine ilişkin yapmış olduğu muhteşem belirlemedir. Buna göre insanlık tarihinin ulaşmış olduğu aşamada insanın insan olarak özgürleşmesi için gerekli koşullar oluşmuştur.
Hegel insanlık tarihini insanlığın özgürlüğünün gerçekleşmesi bakımından birbirini kapsayıp aşan üç veya dört aşamaya ayırır. Doğuda bir insan yani kral özgürdür, Yunan ve Roma dünyasında bazı insanlar yani yurttaşlar özgürdür. Cermen dünyasında insanın insan olarak özgürleşme çağı başlamıştır. Bu, insanın dış ve iç ilişkileriyle bir bütün olarak özgürleşme çağının başladığı anlamına gelmektedir...

İşte, Marx 11. tezini formüle ederken tüm bu gözlemleri gözönünde bulundurur. Onun erken dönem metinlerindeki tüm düşünceleri bu konular etrafında döner. Hegel’in hukuk felsefesinin eleştirisi de, Genç Hegelcilerin din ve siyaset üzerine görüşlerinin eleştirisi de bununla ilgilidir.Toplayalım. Felsefe tek bir bilim olarak bütünleşmiştir, bir özgürlük bilimi olarak kurulmuştur ve bilimsel olarak kuruluşunu tamamlamıştır. Felsefe artık özgürlük bilimi olarak tüm insanlıkta gerçekleşebilir. İnsanlık tarihi insanın insan olarak özgürleşme aşamasına ulaşmıştır.
Bu açıdan Marx’a göre felsefenin tarihsel görevi kendisini bir özgürlük bilimi olarak halkta gerçekleştirmektir. Bu aynı zamanda insanın insan olarak özgürleşme aşamasına ulaşmış olan tarihin de gerçekleşmesi anlamına gelmektedir. 11. tezin derin anlamı budur...

Marx, iddia edilenin aksine ne felsefeyi yok etmek istemiştir ne de kendisinden önceki filozofları küçümsemiştir ne de kendisinden önceki filozoflarla alay etmiştir. Marx özgürlük bilimi olarak felsefenin gerçekleşmesiyle ilgilenmektedir. Ve bu ilgi kendisinden önceki devlerin omuzlarında yükseldiğinin bilincindedir. Nasirettin Hoca bile üzerine oturduğu dalı kesmemiştir.
Çağımızın anlamı insanın insan olarak özgürleşme çağı olmasında yatmaktadır: İnsanın doğayla ilişkisinde doğanın ve diğer canlılar metalaştırılmaktan kurtarılarak özgürleşme; insanın doğada bir tür olarak özgürleşmesi; insanın diğer insanlarla ilişkisinde özgürleşme; ahlaki bir kişi olarak kendisiyle ilişkisinde özgürleşme; insanın iç ilişkilerinde ve dış ilişkilerinde özgürleşme, yani özüyle, sözüyle ve eylemiyle bir olma; vicdanıyla ve aklıyla; diğer insanlarlarla onları da kendisi gibi ahlaki bir varlık olarak kavrayarak özgürleşme; kısacası çağımız bir bütün olarak her şeyin ve herkesin her şeyde özgürleşme çağıdır. Feuerbach Tezleri’nin yukarıda sunduğum en geniş anlamında doruk noktasını oluşturan 11. Feuerbach tezi tarihsel bilinçlilikle buna çağırır...

Önceki Haber CELAL ŞENGÖR'E YANIT : HEGEL VE MARX ZIRVALIYOR MU?
Sonraki Haber 12 EYLÜL’ÜN KÜLTÜRÜ...
Benzer Haberler
Rastgele Oku