Londra Günlüğü - 1

Londra Günlüğü  - 1

İrfan Erdoğan...
[email protected]

Fotoğraf  : İrfanErdoğan ( Londra'da kaldığımız otel)…

Yaklaşık 15 saatlik yol yorgunluğundan sonra nihayet Londra Victoria bölgesindeki son durağımız olan uluslararası otobüs durağına ulaşmıştık. Otobüsümüzün her iki şoförü de Polonya asıllı oldukları için ister istemez anlamasak da önce Polonya dilinden sonra da anlaşılmayan bir İngilizce ile Victorya'ya geldiğimizi söyleyerek otobusü durdurdular ardından yolcuların bagajlarını vermeleri için hemen aşşağı indiler...

Sonra oturduğumuz yerden biz de ayağa kalkarak el bağajlarımızı yavaşça aldık ve büyük valizimizi de almak için otobüsten aşağı indik.Ardından valizimizi aldık ve şoförlere hoşçakalın teşekkür ederiz diyerek vedalaşıp otobüsten biraz uzaklaşarak elimizdeki valizimizi sürüye sürüye etraftaki kalabalığa karıştık. Saate baktım, akşamın 20.30'unu gösteriyordu. Ortalık da kararmaya yüz tutmuştu artık. Garajdan biraz uzaklaşıp önce bir ayakta soluklandık.Sonra da etrafımıza baka baka bizi konaklayacak otele götürmesi için bir taksi arama yoluna düştük...

Böyle yorgun bir ruh haliyle sağ tarafıma doğru bakarken benden yaklaşık 200 metre mesafede kısa boylu az hafif sakallı siyah renkli koca bir mercedes taksinin önünde bekleyen beyaz gömlekli kravatlı biri bana,buraya gel diye el edince ister istemez ona doğru gittim. Yanına uğradığımda, belli ki ingilizce de bilmiyor sadece taksi taksi diye iki laf edince artık anladım bir taksi şoförü olduğunu...

Neyse, ardından hanım ve kızım da hemen alelacele taksiye bindik ve taksi şoförüne daha önce telefonumuza kaydettiğimiz otelimizin adresini gösterdiğimizde şoför önce sağ elini hafif havaya kaldırıp yüzünü de buruşturarak bir oooooooo çekince uzak olduğunu anladık. Anladık ama ne kadar uzak onu da bilmiyoruz...

Şoför de güya bize bilmediği ingilizcesiyle otelin nerede ve nasıl gideceğini anlatıyor ama anlayan kim. O da İngilizce bilmiyor biz de bilmiyoruz. Okulda öğrenip unutamadığımız yarım yamalak birkaç ingilizce kelimeyle durumu kurtardık ve neticede yine yarım yamalak gideceğimiz otele kaç sterline götüreceğini sorduk o da 80 sterlin dedi 60 verelim deyince de hayır anlamında no no no dedi.Bu defa hanım arka koltukta "Garibana benziyor kesin yol çok uzak olmalı, boşver verelim "deyince ben de ses çıkarmadım, böylece yola devam ettik...

Şoför sürüyor taksiyi ama belli ki yolları da bilmiyor. Bir ara yola giriyor çıkamıyor bir yanlış yola giriyor dönemiyor vs. Artık yapacak bir şey yoktu. Gidiyoruz. Yolda nolduysa yine yarım yamalak hangi ulusun vatandaşı olduğunu sordum o da Hindistan dedi bana sordu ben de Türkiye ama Almanya’dan geldiğimizi söyledim karşılıklı kafa sallayarak memnuniyetimizi bildirdik birbirimize ama yola tam gaz devam ediyoruz...

Neticede yaklaşık sanırım bir buçuk saatte bizi kalacağımız otelin önüne getirdi,hepimiz indikten sonra da kendisine 80 sterlin verdik o da ikilemeden ve yüzümüze dahi bakmadan el sallayarak uzaklaşıp çekti gitti...

Londra'ya, otele gelişimiz böyle oldu...

Eve dönüşte haliyle yine taksi çağırdık bizi otobüs garajına götürmesi için. Otelin resepsiyonundan telefon edip çağırdığımız taksi fazla gecikmeden geldi. Bindik taksiye gidiyoruz ama şoför hiç konuşmuyor arasıra yol durumuna bakıp of puf edip yüzünü buruşturuyor o kadar...

Neticede bu taksi yarım saat sürmeden bizi uluslararası otobüs garajına getirdi.Taksiden indik ve kaç para vereceğiz deyince de 45 sterlin demesin mi? Şok olduk ama şoföre de sezdirmedik tabi,sonuçta sesimizi çıkarmadan paramızı verdik ancak bizim şok oluşumuz verdiğimiz paraya değil,nasıl olsa parayla gidip gelecektik. Bizi şok eden bizi otele götüren şoförün bizden 80 sterlin alıp kazık atmasınaydı…

Önceki Haber Yalaka...
Benzer Haberler
Rastgele Oku