Büyük Oyun: Kapitalist Kuşatma Türkiye’nin Gerçek Sınavı...

Büyük Oyun: Kapitalist Kuşatma Türkiye’nin Gerçek Sınavı...

Büyük Oyun: Kapitalist Kuşatma Türkiye’nin Gerçek Sınavı...

Birol KESKİN'in yazısı…

[email protected]

Giriş...

Türkiye, tarihinin belki de en derin siyasal ve toplumsal kırılmalarından birini yaşamaktadır. Siyasal arenada ezberler bozulmuş, kavramlar yer değiştirmiş ve halkın zihni manipülasyonla yönlendirilmiştir. Bugün artık mesele sağ ya da sol, A partisi ya da B partisi meselesi olmaktan çıkmıştır. Mesele; Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı, halkların birliği ve toplumsal adalet mücadelesidir...

Tez Cümlesi...

Türk ve Kürt halkları başta olmak üzere, Türkiye halkları kapitalist sistemin yönettiği büyük bir siyasal oyuna alet edilmekte; kimlik siyaseti aracılığıyla bölünmekte ve gerçek sorunlardan uzaklaştırılmaktadır. Bu oyunu bozmanın yolu, anti-kapitalist bir bakışla, halkların ortak mücadelesini inşa etmektir...

Kapitalizmin Kuşatması: Halkı Tüketen Bir Sistem...

Küresel kapitalizm, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda kültürel ve siyasal bir tahakküm mekanizmasıdır. Türkiye’de son yıllarda yaşanan ekonomik krizler, gelir adaletsizliği, özelleştirmeler ve emeğin değersizleştirilmesi; bu sistemin doğrudan sonuçlarıdır. Ancak mesele yalnızca ekonomik değil: Kapitalizm aynı zamanda halkların duygularını, kimliklerini, inançlarını da araçsallaştırarak siyasal denetimini sürdürmektedir...

Kimlik Siyaseti: Gerçeğin Perdelenmesi...

Kapitalist sistemin en etkin manipülasyon araçlarından biri kimlik siyasetidir. Din, mezhep, etnik köken ve ideolojik etiketler üzerinden halklar kutuplaştırılmakta; her birey “öteki”ne karşı konumlandırılmaktadır. Bu politikalar sadece halkları birbirine düşman etmiyor, aynı zamanda toplumun ortak taleplerini görünmez kılıyor...

Bir dönem "CHPKK" söylemleriyle muhalefet itibarsızlaştırılırken, bugün kimlerin kimlerle ittifak içinde olduğu sorgulanamaz hale gelmiştir. Bu tür söylemler, bilinçli bir biçimde halkın aklını karıştırmak, düşmanlık duygularını kışkırtmak için kullanılmıştır. Ancak sorulması gereken şudur: Kim kiminle gerçekten mücadele ediyor, kim kime hizmet ediyor?

Türk ve Kürt Halkı: Aynı Oyunun Kurbanları...

Bu büyük oyunda yalnızca siyasi partiler değil, halkların kendisi de kullanılıyor. Hem Türk halkı hem de Kürt halkı; kendi kültürel ve tarihsel değerleri üzerinden kutuplaştırılıyor. Etnik kimlikler ya milliyetçi söylemlerle ya da “özgürlük” adı altında sistem içi çözümlerle araçsallaştırılıyor. Oysa her iki halk da yoksulluğun, adaletsizliğin, baskının ve eşitsizliğin ortak mağduru durumundadır. Ortak düşman; halkları değil, halkları sömüren sistemdir...

Çözüm: Yeni Bir Toplumsal Sözleşme...

Bugün artık acil ihtiyaç; ne yeni bir seçim, ne de yüzeysel ittifaklardır. Asıl ihtiyaç; halkların eşit yurttaşlık temelinde birleştiği, emeğin ve adaletin esas alındığı yeni bir toplumsal sözleşmedir. Bu sözleşme; sadece siyasal partiler arasında değil, halkın vicdanında, mahallede, iş yerinde, okulda kurulmalıdır...

Din, etnik kimlik, ideoloji üzerinden siyaset yapmayı reddeden, halkların ortak çıkarlarını önceleyen bir anlayış yükselmedikçe; Türkiye bu kısır döngüden çıkamayacaktır...

Final: Ya Oyunu Bozacağız, Ya da Hep Birlikte Kaybedeceğiz...

Bugün Türkiye’nin önünde yalnızca siyasal tercihler değil, tarihsel bir sınav vardır. Bu sınav, sadece kimin iktidarda olacağıyla değil, nasıl bir ülkede, nasıl bir toplumda yaşayacağımızla ilgilidir...

Ya kapitalizmin çizdiği bu sahte düşmanlık senaryosunu bozacağız.Ya Türk’ü Kürt’e, Alevi’yi Sünni’ye, yoksulu yoksula kırdıran bu düzeni reddedeceğiz.Ya da göz göre göre aynı çarkın içinde, birbirimize düşürülmüş halde, hep birlikte yok olacağız...

Artık görmek zorundayız: Bu topraklarda bir halk kaybederse, diğer halk kazanmış olmaz.Emeği sömürülen işçinin kimliği değil sınıfı vardır. Yoksulluk Alevi’sini de yakar, Sünni’sini de. Baskı Kürt’ün dilini de susturur, Türk’ün vicdanını da...

Kurtuluş, ne liderlerde ne sloganlarda gizlidir.Kurtuluş; halkların, önyargıları aşıp birbirine el uzattığı o yerde başlar. Gerçek devrim, bir zihniyet değişimidir...

Bu ülke; sadece geçmişiyle değil, şimdi ve burada kurulacak yeni bir bilinçle yeniden inşa edilebilir.Ve bu bilinç; ancak adaletin, emeğin, eşitliğin ve kardeşliğin ortak paydada buluştuğu yerde filizlenebilir...

Bugün susmak, yarının utancıdır.
Bugün ayrışmak, yarının yıkımıdır.
Ama bugün bir araya gelmek, yarının umudu olabilir...

Ya oyunu birlikte bozacağız, ya da bu oyunun figüranları olarak tarihin yanlış sayfasında kaybolacağız. Seçim bizim, gelecek hepimizin...

Önceki Haber Büyük Oyun: Kapitalist Kuşatma Türkiye’nin Gerçek Sınavı...
Sonraki Haber Barış Retoriği, Baskı Gerçeği: Türkiye Güven Bunalımında..
Benzer Haberler
Rastgele Oku