Serdar M. DEĞİRMENCİOĞLU...
Fotoğraf : Cemal AKÇA…
Kurban kesiminin çocuklara göre olmadığının anlaşılması için uzun süredir büyük çaba gösteriyorum. Sorunu anlamak zor değil. Çocuklar yetişkinler gibi düşünmezler. Yetişkinlerin bile kavramakta zorluk çektikleri ölüm gibi bir kavram onlar için hiç kolay değildir. Dahası, tam olarak kavrayamadıkları ölüm onlar için korkutucudur. Araştırmalar, çocukların 10-11 yaşından önce ölümü tam olarak anlayamadıklarını gösteriyor. Kurban kesimini izlemek bu nedenle çocuklar için uygun değildir...
Kurban kesimini gören çocuklar gördüklerinden az ya da çok etkilenirler. Bu etki kimi zaman kısa, kimi zaman uzun süreli olabilir. Özellikle 5 yaş öncesinde kurban kesimine tanık olan çocuklar, anlamakta güçlük çektikleri görüntüler nedeniyle ciddi düzeyde tedirgin ve rahatsız olurlar...
Çocuklar 8 yaşından başlayarak kurbanın anlamını kavrayabilirler ama 10 yaş öncesinde ölüme ilişkin kavrayışları henüz yetersiz olduğu için yine de olumsuz etkilenebilirler. Çocukların kurban kesimini bir ibadet olarak kavrayabilmeleri için 11-12 yaşa ulaşmaları gerekir. Bu durumda, çocukların 12 yaşına dek kurban kesimini izlememeleri daha doğrudur. Ayrıca, çocuk yetişkin ayırt etmeden hiç kimse kurban kesimini izlemeye zorlanmamalıdır...
Yaklaşık 20 yıl önce bu konuyu araştırmaya başladığımda, kurban kesimine ilişkin olumsuz deneyimlerin oldukça yaygın ve kalıcı olduğunu görmüştüm. Örneğin babam, kendisini bildi bileli taze et kokusuna dayanamıyordu. Bir berber, müşterilerinin tahminen onda birinden oldukça tatsız anılar duyduğunu söylüyordu...
Bunun ardından kurban kesimi konusunda unutamadıkları rahatsız edici deneyimleri olan kişilerden kısa öyküler topladım. Bu öyküler hem çok etkileyiciydi hem de küçük yaşlardaki deneyimlerin etkilerinin daha ağır olabileceğini gösteriyordu. Ertesi yıl Türkiye’de birçok yerden öyküler topladım. Bazıları sayfalar süren bu öyküler, çok kalıcı ve çok farklı olumsuz etkilerin olduğunu gösteriyordu...
Derlediğim öyküler, çocukların ölümle ilgili bilişsel gelişimlerine ilişkin bilinenlere tümüyle uyuyordu. Konuyu gayet açık bir şekilde elen alan iki sayfalık bir basın duyurusu hazırlayıp, bayram yaklaşırken öğrencilerimle birlikte ulaşabildiğimiz her kanaldan medya kuruluşlarına dağıttık. Duyuru, konunun bilimsel önemini ve somut önerileri içeriyordu...
İlk yıl basın duyurusunun etkisi çok az oldu. Ertesi yıl duyuru 10 gün önce değil, hemen bayram öncesi dağıttık. Ayrıca toplanan kısa öyküleri yaş gruplarına ayırarak konu hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler için bir bağımsız haber ajansının sitesine yerleştirdik...
Bu kez duyuru etkili oldu. Medyada çocukların kurban kesimine tanık olmamasını öneren haberler verilmeye başlandı. Basın duyurusunu her Kurban Bayramı öncesi dağıtmayı sürdürdüm. Basın duyurusundaki öneriler 3-4 yıl içinde, “uzmanlar diyor ki!” kalıbıyla birlikte haber bültenlerinde yer alır oldu. Daha önce bu konuda hiçbir açıklama yapmamış kimi dernekler ve öğretim üyeleri, bu konudaki bilgilerin nasıl üretildiğini, bu konunun nasıl olup da gündeme geldiğine hiç değinmeden açıklamalar ve uyarılar yapmaya başladılar...
Basın duyurusundaki bilgiler internette birçok sayfada da kaynak gösterilmeden verilmeye başlandı. Bu doğru olmasa da üzerine gitmenin önemi yoktu. Araştırma çocukların yararı içindi. Araştırma sonuçlarının ve önerilerin yayılması, kaynak gösterilmeden de olsa çocukların yararınaydı...
Kurban ve Çocuk Araştırması, küçücük bir ekiple ve bir araştırma bütçesi olmadan yürütüldü. Etkisinin yayılması için bulguları ve önerileri her yıl yeniden dağıtmak gerekti. Eyleme odaklı bu araştırmanın hedefi, bu konuda bir duyarlılık ve bilgi birikimi oluşmasını sağlamaktı. Bu çaba, çocukların olumsuz etkilerden korunması dışında başka bir amaç taşımıyordu...
Araştırma bulgularını, çocukların gelişimsel düzeylerine uygun uyarı ve önerileri kabul etmek istemeyeceklerin olduğunu biliyordum. Bilime direnen veya bilimi tümden reddetmeye eğilimli kesimler, çocuk haklarını de ciddiye almıyorlardı. Basın duyurusunun etkisi güçlendikçe, inkârcı kişi ve çevrelerden itirazlar yükselmeye başladı...
Bu itirazların hiçbiri bilimsel içerikli değildi. Dayatmacı rejim güçlendikçe, itirazlar da çoğaldı. Öte yandan, büyük medya kuruluşları rejim destekçisi patronların eline geçti. Bu kuruluşlar için çocuk hakları, çocukların yararı ilkesi ve genel anlamda koruyucu-önleyici halk sağlığı önem taşımaz oldu...
Kurban kesiminin 12 yaş öncesi çocuklar için uygun olmadığını anlatmak, bilim insanları ve çocuk hakları savunucuları için bir görev olmayı sürdürüyor. Dogmalara karşı çıkmaktan ve çocukların yararı ilkesini savunmaktan vazgeçmeyeceğiz...
NOT : Bu yazı Günlük Evrensel Gazetesi'nden alınmıştır…