1 Mayıs, işçi sınıfı ve faşizm...

1 Mayıs, işçi sınıfı ve faşizm...

Yücel ÖZDEMİR yazdı...

Fotoğraf  : DİDF…

Dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçiler dün bir kez daha işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs’ı kutlamak için meydanlara çıktı. Katılım ülkeden ülkeye farklı olsa da talepler aynıydı: İnsanca bir yaşam için sömürüsüz, baskısız, eşit ve savaşsız bir dünya...

İşçi sınıfının mücadele gününün kökleri 1886’da 1 Mayıs’ta Şikago’daki Haymarket Meydanında 8 saatlik iş günü talebiyle yapılan büyük gösteriye, ardından yaşanan polis terörüne kadar uzanıyor. Bu tarihsel kesit içinde işçi sınıfı hem büyük kazanımlar hem büyük kayıplar vererek bugünlere geldi. Neredeyse her şeyin yaşandığı bu tarihsel kesitten süzülüp geldiğimiz nokta, kimi yönleriyle mücadeleyi yeniden baştan almamızı gerektiriyor...

Örneğin, uğruna büyük bedellerin ödendiği, büyük kavgaların verildiği 8 saatlik iş günü, insanca yaşam ve çalışma koşulları, sömürüsüz dünya, işçi sınıfının iktidarı...

Sadece işçi sınıfının örgütsüz olduğu geri bırakılmış ülkelerde değil, Almanya gibi zengin, gelişmiş kapitalist ülkelerde de çalışma ve yaşam koşulları her geçen yıl ağırlaşıyor. Önümüzdeki hafta göreve başlayacak yeni hükümetin gündeminde haftalık çalışma sürelerini uzatma, sosyal kazanımları budama var. Yükselen aşırı sağı da hesaba kattığımızda, süreç pek çok açıdan öncesinden farklı bir hatta mücadele hattının kurulması gerektiğini ortaya koyuyor...

Ancak bunun mevcut sendikal anlayış ve hareketle olmasının imkanı neredeyse yok. Ekonomideki kötü gidişatın faturası pek çok tekel tarafından işçi sınıfına kesiliyor. Volkswagen 30 bin işçiyi işten atacağını ilan etti. Hem de ortada bir zarar olmadığı halde. Sadece geçen yılki kârdan düşüş var. Avrupa merkezi Köln’de bulunan Ford tekeli, 2 bin 900 işçiyi işten atacağını geçen yıl ilan etmişti. Son haberlere göre sayı daha fazla olacak...

Ağır sanayideki işten atmaları alt alta dizdiğimizde sayı 150 bine kadar çıkıyor. Bu nedenle Almanya işçi sınıfı iş güvencesi korkusu, gelecek endişesi içerisinde. Sendikaların çağrısıyla yapılan uyarı grevlerine, gösterilere katılımlar sürekli artıyor. Üye sayılarında yükseliş var...

Mutsuz işçi sınıfı kötü gidişata karışı politik tepkisini yıllardır işçileri yoksullaştıran partilerden kopuşla gösteriyor. Son 10 yıldır yerleşik düzen partilerine tepki gösteren işçiler arasında protesto mahiyetiyle aşırı sağcı, ırkçı, milliyetçi partiye desteğin arttığı da bir gerçek...

23 Şubat’taki seçimlerin ardından yapılan analizlere göre, bir dönemler işçilerin en fazla oy verdiği parti olan SPD güç kaybettikçe aşırı sağcı, ırkçı Almanya için Alternatif (AfD) partisi kazanıyor. AfD, 2013’te katıldığı ilk seçimlerde işçilerden sadece yüzde 6 oy alırken, 12 yıl sonra Şubat 2025’te bu oran yüzde 38’e kadar çıktı. Aynı dönemde SPD’nin aldığı oy yüzde 27’den yüzde 12’ye düştü...

Avrupa’daki gelişmeler, ekonomide yaşananlara bağlı olarak gelecek korkusu ve endişesine kapılan işçi sınıfının aşırı sağcı, ırkçı partiler tarafından yedeklenmeye başladığını gösteriyor. Almanya’daki tablonun bir benzeri Avusturya, İtalya, Fransa, Hollanda... için de geçerli...

Yükselen milliyetçiliğin, ırkçılığın, aşırı sağın işçi sınıfının düşmanı olduğu ise tarih pek çok kez gösterdi. 30 Ocak 1933’te başbakanlık koltuğuna oturan Hitler, ilk saldırıyı işçi sınıfının örgütleri olan sendikalara yapmıştı. Bundan tam 92 yıl önce bugün, sendikalara karşı faşist terör başlatılmıştı. Alman işçi sınıfının tarihine “kara gün” olarak geçen 2 Mayıs’ta, SS kıtaları bütün sendika binalarına baskınlar düzenleyerek sendikaları yasakladı, mallarına el koydu, yöneticilerini tutukladı. Böylece işçi sınıfının sendikalar üzerinden faşizme karşı mücadelesi baltalandı. Sadece baltalanmakla da kalınmadı terörle, demagojiyle sindirerek bir kısmı yedeklendi...

Aşırı sağın, milliyetçilerin, ırkçıların işçi sınıfını yedeklemesinin önüne geçmenin tek yolu sendikaların, işçi sınıfının güncel talepleri ve sorunları konusunda kararlı mücadele sürdürmesinden ve yeni bir politik mecranın yaratılmasından geçiyor. Bu yapılamadığı takdirde, işçi sınıfı seçeneksizlikten bir sonraki seçimlerde de sandık başına gittiğinde tepki maksadıyla aşırı sağa oy vermeye devam edecek. Mevcut sendikal anlayışın bunu yapması elbette mümkün değil. Bu nedenle fabrikalardan başlayarak mevcut anlayışa işçi sınıfının ekonomik ve siyasi çıkarlarını savunan bir anlayışın geçirilmesi gerekiyor...

Bu yapılabildiği takdirde ırkçıların, milliyetçilerin işçi sınıfı içinde zemin bulmasının koşulları ortadan kaldırılabilir. İşçi sınıfının mücadele tarihi, aynı zamanda zorlukların üstesinden nasıl gelinebileceğinin deneyleriyle dolu. Elbette ders çıkarmayı bilenler için...

Önceki Haber 1 Mayıs işçi bayramı Bielefeld'de de coşkuyla kutlandı...
Sonraki Haber İşçi sınıfının başı sağolsun...
Benzer Haberler