Geçtiğimiz aylarda "Yılmaz " adlı ilk kitabıyla okurların karşısına çıkan eğitimci ve yazar Nebat Bükrek,yeni kitabı ve Edebiyat üzerine sorularımızı yanıtladı...
Röportaj : İrfan Erdoğan...
İrfan Erdoğan : Nebat hocam seni iyi kötü tanıyorum ama yine de sizi tanımayanlara veya Nebat BÜKREK'i nasıl anlatırsınız. Nebat BÜKREK kimdir?"
Nebat Bükrek : Ardahan doğumluyum. Susuz Öğretmen Lisesi’nde okudum. Son sınıfta siyasi nedenlerle sürgün edildim, Göle Lisesi’nden mezun oldum. Üniversiteyi Ankara Eğitim Enstitüsü’nde okudum. 36
yıl değişik il, ilçe ve köylerde öğretmenlik yaptım. Uzun yıllar bir şehirden diğerine, bir köyden ötekine taşınırken çocuklarla beraber hikayelerim de çoğaldı. Zamanla çok şey değişti, İstanbul’un gecekondu
semtlerindeki okullar yaşamıma eklendi. Sınıfımda paylaştığım hikayelerim farklılaştı ama hiç azalmadı. Otuz altı yıl çocuklarla çocuk oldum. Her mezun ettiğim sınıfla büyüdüm, yeni başlayanlarla
yeniden küçüldüm. Gün oldu oyuncu olduk, tiyatro eserlerini velilerimize sergiledik. Gün geldi öğrencilerimle beraber kitabımız basıldı, yazar olduk. (Soma felaketinden sonra madenlerde yaşamını
yitirenlerin anısına öğrencilerimle beraber Emek Treni adında bir kitap yazdık. Kitaplarımız ve oyuncaklarımızla madende babalarını, sevdiklerini kaybeden çocuklarla dayanışmak için de Soma’ya
gittik.) Bunca yıl tek bir hedefim oldu; okuyan, sorgulayan, yaşamı ve tüm canlıları koruyan, insana saygılı, kendisiyle barışık bireyler yetiştirmek. Emekli olduğumda yıllar önce mezun ettiğim öğrencilerim aradılar, beni buldular ve sordular.
“Öğretmenim, sizin hikayelerinizi hiç unutamadık, onlarla büyüdük. Daha fazla insanın okuması için neden yazmıyorsunuz? Biz sizden roman, öykü kitapları bekliyoruz.” Haklıydılar, heybemde biriktirdiğim epeyce hikayem vardı, yazma sürecim böyle başladı.
Ayriyeten sendika, emek demokrasi ve kadın örgütlerinde çalıştım. Eğitim-Sen İstanbul 3 No’lu Şube’de bir dönemi şube başkanlığı olmak üzere üç dönem yönetim kurulunda çalıştım. Yedi yıldır emekliyim. Sosyal medyada kitap yorumlayarak, okuduğum kitapların analizini yapıyorum...
İrfan Erdoğan : Nebat hocam "Yılmaz" adlı kitabınızın yazma serüveni ne zaman ve nasıl başladı.Niçin Yılmaz?
Nebat Bükrek : Yaşadığım coğrafyada her üç gençten biri yurtdışına gitmek istiyor. Gençler doğup büyüdükleri topraklarda kendilerine bir gelecek göremiyor. Kurtuluşu yurtdışında arıyor. Üniversiteyi bitiren gençler iş bulmada zorlanıyor. Mühendisler, eğitim fakültesi mezunları ya da üniversitelerin farklı
bölümlerinden mezun olanlar asgari ücretle farklı sektörlerde çalıştırılıyor. Bu durum gençlerin kendi ülkelerinde yaşamalarını zorlaştırıyor. Hayal kuramıyor, gelecek planları yapamıyorlar. Öte yandan
ebevyenler çocuklarının yurtdışında olmasından övgüyle bahsediyor. Göbek bağının gömülü olduğu toprakları terk etmek, çalışmak için başka ülkelere gitmek nasıl övünç kaynağı olabilir? Gidenler
hiçbir yerde kırmızı halılarla, gül demetleriyle karşılanmadı. Birçoğu eğitim aldığı alandaki kendi mesleğini yapamadı. Tecrit edilmiş göçmenler yardım çığlıklarını ne kendi ülkelerine ne de gittikleri ülkelere duyurabildi; hiçbir yere aidiyet hissetmedi. Yılmaz, bu gündemin yaşama yansımasıdır. Yılmaz'ların sesi duyulsun istedim. Sağlık sisteminde çok ciddi sorunlar var. Doktor randevusu almadaki şikayetler; basit bir işlem için bile haftalarca, bazen aylarca beklemeler ve
hekim yetersizliği sıklıkla yaşanır halde ve artık gizlenememektedir. Öte yandan sağlıkta şiddet, özlük haklarında yaşanan sorunlar, çalışma koşulları, tıbbi malzeme, alet ve araç yetersizlikleri ve daha birçok mesleki sorun gerekçesiyle yurt dışına göç eden doktorlara her gün yenilerinin eklendiği de Türk Tabipler Odası verileriyle zaman zaman paylaşılıyor. Kamuoyu, sağlık alanında iyileştirme beklerken ve doktorlar çözülmeyen sorunlarına, taleplerine yanıt ararken
“GİDERLERSE GİTSİNLER” sözünün tüm toplumda şok etkisi yarattığını hatırlıyoruz. Giden doktorların sessi duyulsun istedim...
İrfan Erdoğan : Nebat hocam, basın ve yayın organlarında gördüğüm kadarıyla "Yılmaz"a ciddi bir ilgi var. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Nebat Bükrek : Başta doktorlar, sağlıkçılar ve her yaştan gençler Yılmaz’da kendini bulsa da özellikle bu kitap kadınlar tarafından kabul gördü, benimsendi. Kadın okuyucu kendini Nehir’le özleştirdi. Farklı kesimlerden kadın okuyuculardan eseri sahiplenici geri iletiler aldım. Romanı okuyan birçok kadının “Nehir aslında bendim. Siz beni yazmışsınız.” dediğini duydum. Yılmaz’ın annesi Nehir
uzun yıllar kendini çocuklarına adayan bir anne. Oysa okuyucu Nehir’in geçmişinde direngen ve mücadeleci bir gelenekten geldiğini satır aralarından öğrenir. Yıllar boyunca okuyucu karakterlerinin değişim, dönüşümüne tanıklık eder. Nehir’i sahiplenen de ona kızarak, “Eh yeter artık, bu kadar
verici olma!” diyen de çok oldu. Nehir bu toprakların kadını, annesi. Sanırım onun özverisi kadar içsel yolculuğu ve dönüşümü de okuyucuyu etkiledi...
İrfan Erdoğan : Nebat hocam bir yandan siz ve sizin gibi toplumun seçkin insanları her gün bizlere böyle güzel kitaplar yazarken diğer yandan insanlar vebadan kaçar gibi okumadan kaçmasına karşı neler söylemek istersiniz?
Nebat Bükrek : Aslında hemen herkes kitap okuma oranının düşüklüğünden şikayetçi. Ebevyenler çocuklarının kitap okuma alışkanlığı edinemediğini her fırsatta dillendiriyor. Bu konudan muzdarip olan annelere “Çocuğunuzun okumadığından şikayetçisiniz, peki siz kitap okuyormusunuz?” sorusunu yönelttiğimde genellikle şu yanıtı alıyorum. “Zaman yok ki hocam, iş güç.” “Akşamları ne yapıyorsunuz?” “Takip ettiğim diziler var, biraz onlara bakıp sonra da uyuyorum.” Görüldüğü gibi annenin, babanın televizyon başında oturduğu evlerde çocuklarının kitap okumamasından şikayetçi olunamaz. Çocuklar gördüğünü yapar. Ebeveynleri dizi izlerken çocuklar da sosyal medyaya giriyor. Dolayısıyla bu bir eğitim sorunu. Bazı okuyucularımdan şöyle geri dönüşler aldım. “Bir dahaki eseriniz daha ince olsun, Yılmaz kadar kalın olmasın. Bu
bile başlı başına kalın eserleri okumadan uzaklaşmış bir toplumu işaret eder...
İrfan Erdoğan : Nebat hocam "Yılmaz"dan sonra başka bir çalışmanız var mı? Böylece okurlarınıza herhangi bir müjdeniz var mı?
Nebat Bükrek : Özel eğitime muhtaç çocuğu olan bazı anneler Yılmaz’ı okuduktan sonra bana ulaşarak kendilerinin hikayelerini yazmamı istediler. Öğretmenlik yıllarımda özel çocukların sadece fiziksel ya da zihinsel engelleri nedeniyle değil, aynı zamanda duygusal ve psikolojik zorluklarla
da mücadele etmek zorunda kaldıklarına defalarca tanıklık ettim. Okulda onlara yönelik dışlayıcı tutumlar, öğretmenlerin, idarecilerin, diğer veli ve öğrencilerin duyarsızlıkları, sınıf ortamındaki
eksiklikler ve destek sistemlerinin yetersizliğini konu alan yayına hazır bir romanım var sırada.Yaşam izin verdikçe ötekileri yazmaya devam etmek istiyorum...
İrfan Erdoğan : Nebat hocam, okuma,yazma alanındaki onca sorun ve güçlüğe rağmen özellikle kitapseverlere neler söylemek istersiniz?
Nebat Bükrek : Günümüzde zahmetsiz, kolay ve kısa yoldan bilgiye ulaşım kolaylaştı. Dijital ortamda dikkat dağıtacak birçok faktör var. Fakat bireysel gelişim ve toplumsal dönüşümlerde hiçbir şey kitapların yerini alamaz. Her durumda, her şart altında okumaya devam...
İrfan Erdoğan : Nebat hocam yeni kurduğumuz ve hâlâ çalışmaları devam eden Okumadan olmaz adlı sayfamız için sizinle uzaktan da olsa bu naçizane söyleşi isteğimiz için bizi kırmadınız. Çok teşekkür eder başarılar diliyorum...
Nebat Bükrek : İşçilerin, emekçilerin, aydınların, kadınların, ötekilerin sesi olacağına inandığım Okumadan Olmaz’a teşekkür eder, yayın hayatında başarılar dilerim...