Sezai SARIOĞLU...
Şöyle de söylenebilir sanki; kendinden karşıya geçiyorsun. Dört mevsim zamanın var, beşincisi yok...
İsmin beş haliyle
ömür geçirmek emrediliyor
altıncıyı aramak yasak...
İnsanın halleri
ismin beş haline sığmazdı
şehrengizvari şerh düşerek
sonsuz hallere
kaçtım...
Doğada yedi renk vardı
ya sekizincisi
ya dokuzuncusu
doğadan yeni bir renk
araklamak için
kaçtım...
Doğadaki ve içimdeki
renkahenk
renklere
kaçtım...
Ben hep kaçtım,
bilinmeyen renklere,
duyulmayan seslere,
sakıncalı hallere
henüz keşfedilmemiş
mevsimlere
kaçtım...
Peşimsıra
“Geri Dön! Her Şey Affedildi”
diyerek söz atsalar da
tık nefes geçmişten geleceğe
heveskâr gelecekten geçmişe
kaçtım...
Zaman altından şiir yürüterek,
kendini zaman zanneden
saatlere inat,
duran ve akan
geçmiş ve geçecek sularda
kesintisiz ve sürekli
kaçtım...
"Fazla uzaklaşırsa kendine
ve kalbine dönemezmiş insan" cümlesini yazmak için
Yaralama Defteri'me kaçtım...
Yine de ben,
sadece evden değil, pencerelerimden atlayarak kendimden de kaçtım...
Aklımın anahtarını
kalbimin altına koyup
sokaklara kaçtım...
Yazımı şımartmak için
üstüm-başım fiyaka
yazılamaya çıkıp
duvarlara kaçtım...
Sokaklardan mezun olunca, başımı güzel belâlara sokan kitaplara,
kitaplardan alıntılara ve dipnotlara kaçtım...
En kestirme
yollardan
kaçtım...
Hem erken hem de ergen
haşarı bir çocuktum
"Küçüktüm, bilemezdim, hep kaldıramayacağımı kucakladım."
ben düşlerimin,
düşlerim benim
elimden tuttu
dolu-dizgin Devrim'e
kaçtım...
Çok yanıldım,
çok yenildim
ama pişmanlık duymadan kaçtım...
Benden Bize,
ağaçtan ormana,
ormandan ağaca kaçtım...
Bu kadarla bitse iyi,
içimden sıkılınca dışıma, dışımdan sıkılınca içime
kaçtım...
Kendimi arayıp bulup
yeniden tanışmak için
kaçtım...
Eski kendimden
yeni kendime,
heves-nefes kaçtım...
Sonunda anladım,
ömür denen mecra ve macerada,bu hüznüniyet yolculukta,
kendinden kaçamazmış insan...
Heves nefes
kendine koşsa da
varamazmış kendine insan...