Sezai SARIOĞLU yazdı...
Nakkaş, gördüğünü değil hayal ettiğini nakşedermiş...
Gözlerimiz, kalbimize misafir oluncaya kadar zamanın dışında uyurmuş...
Doğa dışında hiçbir şey gözlerimize görüntü yetiştiremezmiş...
Hayat, kimden kaçtığımızı bilmeden sürekli kaçmakmış...
Bu macera ancak göz hızıyla takip edilebilirmiş...
Bazen sözün yetişmediği yere göz yetişirmiş...
Dil ise, olup biteni yakalayıp kaydedermiş...
Yazdıklarımız bazen bir "kekemenin rüyası", bazen de yaralarımızın kabuğunu şikayetiymiş...
Gözün marifeti,dışta değil içte olanları görmekmiş...
İnsanın aranıp bulunacağı yer içiymiş...
"Rahmin mezarından, mezarın rahmine" yolculuk ile "doğum" ve "ölüm" sözcüklerine yüklediğimiz anlamlardan ibaretmiş...
Her yolculuk, bilinenden ve "anlatılanlardan" daha fazla ve karmaşıkmış...
Aynı şeyi görüp başka adlarla çağırmak, aynı yaralara farklı çareler aramak hakikate dahilmiş...
Bir ömür, hayal ettim, yaşadım ve gördüm. Tümü, içime ve gözlerime sığdırdıklarımmış...