HABER MERKEZİ : Sivas Katliamı, kendinden olmayana yaşam hakkı tanımayan iktidarın, yangına kibrit çakanlarla yan yana durduğunun açık bir resmidir. Üzerinden geçen onlarca yıla rağmen, bir gün olsun unutmayacağımız, unutulmasına izin vermeyeceğimiz bu katliamın alevleri hâlâ yükselmeye devam ediyor...
Bir dostluk mesajıyla, şiirle, şarkıyla, karikatürle, dansla bir araya gelen insanlarımızı otel odasında yakmanın, devlet güçleriyle geçip karşılarına dikilmenin, yangına benzin dökmenin ve el ovuşturan devlet erkânının sevinç çığlıklarının adıdır Sivas Katliamı...
Şairine, yazarına, sanatçısına düşman olan; kıstırıp yakmak ya da dumanda boğmak için pusu kuran iktidarın yangını körüklediğine tanığız hepimiz. Bu tanıklığın sorumluluğu ve bilinciyle kaybettiklerimizi yaşatıyoruz içimizde. Dinmeyen ve asla dinmeyecek olan öfkeyle, özlemle, acıyla çoğalıyorlar bilincimizde...
2 Temmuz 1993 tarihinde, Sivas’ta, Madımak Oteli’nde bir grup gericinin tek başına yaktığı bir kibritle çıkmadı o yangın. Bile isteye, bindirilmiş ve beslenmiş kıtaların öne sürülmesiyle bir araya getirilen güruhun barışa, demokrasiye bir gözdağıdır aynı zamanda. Yangının yetmediği yerde taşla saldıranlar için, zabıtalarının yanında “Gaza!” konuşması yapıyordu dönemin belediye başkanı Temel Karamollaoğlu...
Devlet için kurşun atanı ve kurşun yiyeni şerefli gören dönemin başbakanı Tansu Çiller, “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir,” dememiş miydi?
Onca yıl kaçak yaşayan katliam sanıkları, memleketin her yerinde elini kolunu sallayarak dolaştı. Göstermelik yargılamalar sonucunda duruşmalara çıkarılanlar, yalnızca yakmakla kalmayıp ailelerimize de gözdağı verdiler; duruşma salonlarında hakaret ettiler...
Üstelik sanıkların avukatlığını üstlenen isimlerden biri olan Şevket Kazan, Refahyol Hükümeti’nin Adalet Bakanı olarak, katliam sanıklarını hapishanede ziyaret etmedi mi?
Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlığı döneminde, Sivas Katliamı davasının zamanaşımına uğramasını bir “göz aydınlığı”yla karşıladı; “Milletimiz ve ülkemiz için hayırlı olsun,” dedi...
Her şey o kadar açık, o kadar görünür, o kadar belli ki… İktidar aygıtını elinde bulunduranlar, katliamı zamanaşımına uğratmakta bir an bile çekince göstermedi. Sanık sandalyeleri boştu. Yurtdışına kaçanların iadesi için hiçbir girişimde bulunulmadı. Cafer Erçakmak ve daha nice sanığın elini kolunu sallayarak özgürlüklerine ulaşmalarını müjdeleyenler elbette bu davada taraftı...
2 Temmuz 1993’te Sivas’ta, Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne davetli yazarlarımız, şairlerimiz, sanatçılarımız yakılarak katledildi. Birbirinden kıymetli canlarımızı toprağa verdiğimiz günden bu yana karşımızda bir muhatap bulamadığımız gibi, ölen insanlarımız suçlandı siyasal iktidarlar tarafından. Hızır Paşa’nın kırılmayan çarkı, Pir Sultan’dan Metin Altıok’a,Behçet Aysan’dan Uğur Kaynar’a, Asım Bezirci’den Hasret Gültekin’e kadar uzadı...
Aradan 32 yıl geçmesine rağmen iktidarların tutumu değişmedi. Dün Madımak’ta insanlığa karşı suç işleyenlere kol kanat gerenler, bugün halkın seçme seçilme hakkını elinden alarak kayyım atıyorlar...
İstiklal Caddesi’nde “şeriat isteriz” diye estirilen terör, yapılan açıklamaların kime cesaret verdiğinin açık kanıtıdır. 2 Temmuz Sivas Katliamı’nın 32. yıl dönümüne saatler kala yaşanan bu tablo, Madımak’ta insanları yakan zihniyetin hâlâ diri ve iktidar tarafından beslenen güncel bir dışa vurumudur...
LeMan Dergisi tarafından yapılan açıklamada, dini değerlere saygısızlık yapılmadığı ve buna izin verilmeyeceği açıkça ifade edilmesine rağmen sürdürülen linç girişimi devam ediyor. Hiçbir gerekçe, İstiklal Caddesi’nde yaşanan taşlı-sopalı saldırıları ve atılan “Yaşasın Şeriat” sloganlarını haklı kılamaz!
İstiklalde yaşanan saray rejiminin, 2 Temmuz 1993’teki yangına benzin dökmeye devam ettiğinin göstergesidir...
Aradan 32 yıl geçmiş olsa da insanlığa karşı suçlarda zamanaşımı söz konusu olamaz. Sivas katliamını yapanlar, onlara kol kanat gerenler, davayı zaman aşımına uğratanlar, bunu müjde olarak sunanlar mutlaka halkın adaletine hesap vereceklerdir...
Emek Partisi olarak; herkesi yaratılmak istenen karanlığı ve gerici saldırıları püskürtmek için demokrasi ve gerçek bir laiklik için mücadelemizi büyütmeye çağırıyoruz...
Sivas’ı unutmadık, unutmayacağız!
Emek Partisi
Genel Merkezi…