Yine de farklılıkları sevseler iyi olur...

Yine de farklılıkları sevseler iyi olur...

Hasan BİLDİRİCİ yazdı...

Beni Kürtler biraz sever, Türkler hiç sevmiyor. Yani şu Tatar asılı İlber Oltaylı, Japonya doğumlu Dağıstanlı Ümit Özdağ, Fatih Altaylı, Kürt çocuklarının pamuklu şeker yemesinden rahatsız olan Mansur Yavaş, Deniz Baykal; bunlara duyulan sevgi ve sempatinin binde biri bana isabet etseydi neden mutlu olmayayım?

Deniz Baykal dedim de, bütün yaşamı boyunca en insani hali seks kasetiyle yakalandığı andı. Altta don, üstte kıravatlı gömlek. Telaşlıydı. Diğer hallerinin hepsinde hissiz bir yüz ifadesi vardı...

Türk'ler kimseyi sevmez, birbirlerini hiç sevmezler. Osmanlı Türk'leri sevseydi, Dadaloğlu der miydi ki:

"Kalktı göç eyledi Avşar elleri,
Ferman padişahınsa dağlar bizimdir"

Eyfel kulesi altına gelen Türk turist kafilesi, şöyle bir Eyfel kulesine doğru başını kaldırır....

"Göğe yükselen boş bir demir yığını, bunun nesi tarih!"

Kafile Paris'teki Notredama Kilisesine gelmiştir, suratlarda bir küçümseme ki sormayın:

"Bizim Ayasofya buraya elli çeker!"

Almanya'daki gurbetçi Edirne'den Türkiye'ye giriş yaptığında Alman malı mersedesinden iner, alnını toprağa sürüp şükrettikten sonra Alman hattından Berlin'deki kızını arar:

"Kızım Allah'a şükür, gevur memleketinden kurtulup vatanımıza ayak bastık."

Kızın o an bir şeyler söylemesi gerekmektedir:

"Selametle gidin, selametle gelin buba."

Gurbetçimiz beş on gün Türkiye'de sağdan soldan tırtıklanınca ve bir de dolandırılmışsa Berlin'deki kızını arar:

"Memleketin tadı tuzu yok kızım. Pahalılık, dolandırıcılık... Yine ne varsa gevur memleketinde var. Tatili vaktinden önce bitirip geliyoruz. Hem anan da kalmak istemiyor. Kuyumcudan senin için aldığı Burma bileziği de çaladırdı."

Yolsuzluğum, rüşvetim, mafyacılığım, ihale dolandırıcılığım , ülke aleyhine düzenbazlığım olmadığı için Türk'ler beni sevmiyor. Biraz sevin dediğimizde: "Sen Kürt'çü Türk'sün!" Diyorlar...

Türklerin beni sevmediğini Küba'da da anladım. 15-20 kişilik bir Türkiyeli turist kafilesiyle Havana'da karşılaştım. Türkçe konuşan kadınlı erkekli grubun yanına gittim:

"Selamlar, ben de Türkiye'liyim" diyerek el uzattım...

Ya hiç biri selamımı almadı, hiç biri uzattığım eli sıkmadı. Kafilenin kenarında durdum, kirli olabilir diye ellerime baktım, üstüme baktım. Niye el vermediler anlamaya çalıştım. Kadın ve erkek suratları nefret doluydu...

Havana sokaklarında yürürken, acaba bir Mercedesten silahlı iki korumamla birlikte siyah güneş gözlüklü bir heybetle inip elimi uzatsaydım nasıl karşılanırdım diye düşünmeden de yapamadım...

Benim de lanet olası bir özelliğim var, karşıdan yüz siyah gözlüklü adam, arkalarında da silahlı bir ordu yürüse istifimi bozmam diyeceğim, ama sorun bu değil...

Türk'ler kimseyi sevmiyor. Komşusunu bile. Yine de farklılıkları sevseler iyi olur...

Önceki Haber Ne erkeklik ama...
Sonraki Haber AH ROJAVA...
Benzer Haberler
Rastgele Oku