Sezai SARIOĞLU yazdı...
“ilk dansa devrimin ayağına bastık diye mi bunlar/ şiir okumak da şarkı şarkı söylemek de ayağa kalkma çağrısıdır / madem kalbimizin ve aklımızın sağlamasını yapacağız / yeni bir baş dönmesi tabusuz ve tapusuz aşklar gerek bize/ birbirimizin ayağına ve diline basmadan hayatla yeni bir dans gerek bizim mahallenin çocuklarına”
Biz onları tanıdığımızda üşenmeden hem karadan denize hem denizden karaya açılırdık. Dahası gökyüzüne taş atıp altında bekleyen, akıntıya karşı yürek çeken, işaret ve itiraz parmaklarını yitirmemiş asi ve aksi çocuklardık... O yıllarda tümümüz sihirli bir sözcüğe sığardık: Devrim.
O yıllarda her cümlemiz, her adımımız “o güzel günler” anlamına gelen Devrimi yakına çağırıp yanı başımıza getirmek içindi. Teoriden çok pratiktik... Uzaklara bakardık, ama o “güzel günlerin” içinde ne olduğunu pek de bilmezdik, daha doğrusu çok bildiklerimizin ne kadar az olduğunun bilgisine, bilincine ve tecrübesine sahip değildik...
O yıllarda, “Ajitasyonda peşrev olmaz, ne çıkarsa devrim” sözcüklerle yangın çıkaran, Devrim’i dokunacak kadar yakına getiren ajitatörlerimiz vardı...
“Sol içi münazaraya” dönüşen tartışmalarda rakip komşu siyasetleri “yenmek” için başımızı güzel belalara sokan kitaplardan, özellikle de “ustalardan alıntılar” ezberler, sayfa numaralarını söyleyerek galip geldiğimizi sandığımız günlerdi...
Ömür denen mecra ve macera, “tanışmalar ve yeniden tanışmalar” toplamıdır. Siyah-beyaz fotoğrafların bile yeşil çıktığı Rize’de, kıymetinden sual olunmaz Şenol’u tanıyalı kırk beş yılı aşkın zaman geçti. Elimizde ve evimizde büyüyen asi ve aksi çocuklardan biri... Sözün burasında, “Biz de onların ellerinde büyüdük” demezsem beni tarih ve hatırlı hatıralar çarpar bizi. Velhasıl, teori sekerekten, pratik dizerekten hep birlikte büyüdük, nice badireler atlatıp, nice “zorun sıratlarından” geçip geldik bu güne...
Duydum ki bana "Emice" diye hitap eden Şenol’un doğum günü imiş. Kendi deyimiyle “Çalgıcı” Şenol’u birkaç cümleyle özetlemek cezasına çarptırılsam, şu cümleleri not düşerdim: Dönmeyi unutan, aklına gelince yanlış dönen dünyada, yanlış yaşayan ve yanlış yaşlanan dünyalılar arasında, kucakladığımda Ömürilik’lerine kadar içini hissettiğim “içi” olanlardan biridir o...
Yaklaşık elli yıllık teorik,politik ve pratik bir tecrübeden sonra, okuduğu kitapları, tecrübeleri üstüne-başına ve diline yakıştıramayanlar mahallesinde, kalbi ile aklını, siyaset ile sanatı, arkadaş ile yoldaşı yanlış iliklemeden yaşayan solmohikan’dan, solkişot’tan biri...
Tarihte bazı insanlar iz, bazı insanlar “toz” bırakır, aslolan iz bırakmaktır. O, kendi meşrebince abartısız iz bırakanlardandır...
“Ego merkezli” değil “eko merkezli” iz bırakanlardandır. Onun ömrü, udu, şarkıları ve anlattığı hikâyeler dahil bizzat hayatıyla mütevazı ve kıymetli bir izin toplamıdır...
Bunca “yenilgiye” ve “yanılgıya” rağmen, yer-gök, örgüt, merkez komite, dernek, parti, dergi ölüleriyle doluyken, teorik-politik ve pratik “çok bilmişliğin!” kol gezdiği yüksek siyaset bahsinde, “alçak gönüllülük” örneğidir...
Devlete “yenilenlerin” birbirlerine devlet olup birbirlerini yenmeye çalıştıkları bizim mahallede Şenol, herkese şarkı ve iyilik olmaya çalışan aşkıyalardandır.
Ez cümle; bu dünyaya “fazla iyidir”, yıllar sonrasının aşkıyasıdır. Hiç abartısız, en iyi kalplilerimizdendir. Mecaza sığınıp söylersem; “kaşe!”, “para-pul” demeden her yere koşup coşturan “Devrimci Kızılay.”
“Kırmızı yanlışlarımızı çok ama çok sevdiğimiz” bir siyaset arenasında, iyi kalpli ve mütevazı kırmızı, külüne küsmeyen köz, közüne küsmeyen kül...
Külliyen Arkadaş,Yoldaş Kardeş “Çalgıcı.”
Kendi cümleleriyle söylersem, birbirimize, tarihe-coğrafyaya ve kendimize söz vererek kurduğumuz “Partilerin açılışında ve kapanışında çalan”, sevince de hüzne ve hayal kırıklığı tanığı... (Sözün burasında Turgut Uyar’ın “Bütün söz vermelerin tarihçesi,/ Sevgim acıyor” dizeleri de misafir olsun yazıya.)
12 Eylül 1980 sonrasından başlayarak başımızı güzel belalara sokan kitapların terk edildiği, “Bunca okumamaya nasıl vakit bulabiliyoruz!” zamanlarında az sayıda “okur yaşar”lardan olan “Doğum Günü Çocuğu” Şenol’un, yeni yaşında “Kitap Günü Çocuğu” olması bir başka kıymet...
Kalben ve lisanen kalbimden dilime, dilimden yazıya dökülen budur... Kabul buyursun...
Yeni yaşı da, yeni kendi de yakışacak “Çalgıcı”ya...
FOTOĞRAF: Mardin, Marangozlar Kahvesi