CEHALET MUTLULUKTUR İNANCI ÜZERİNE...

CEHALET MUTLULUKTUR İNANCI ÜZERİNE...

Prof. Dr. Doğan GÖÇMEN yazdı...

Fotoğraf  : İrfan Erdoğan…

“Cehalet mutluluktur” diyor günlük inanç ve anlayış. Bu inanç ve anlayış çok etkilidir; o kadar etkilidir ki aydınlanma mücadelesinde geçici yenilgiyle karşılaşan, aydınlanmayı ve aydınlatmayı bir tutku haline getirmiş aydınlanmış evrensel zihinler bile bazen kuşkuya kapılıyor ve acaba ‘cehalet gerçekten mutluluk mudur?’ diye soruyor sıklıkla...

Bu söz tüm ülkelerde ve kültürlerde herkesin sahip çıktığı bir deyime dönüşmüş durumda. Zaten her toplumda şu veya bu biçimde bilgi düşmanlığı içeren spontane oluşmuş sözler vardır. Almanca'da örneğin “bilmediğim şey beni cezbetmez” denir. Türkiye toplumunda “okuyup da ne olacaksın?” diye okumayı ve bilgilenmeyi anlamsızlaştıran yaygın bir söz vardır ve özellikle kız çocukları için ‘okuyup da ne olacak, dizini kırıp evinde otursun’ buyruğu kullanılır...

Belki de bundan dolayı cehalet mutluluktur sözü en çok da Türkiye toplumunda günlük hayatta geniş yankı bulmuştur. Diğer taraftan felsefenin doğum belgesinde Sokrates’in cehaleti öven değil ama herkese cahil olduğunu kabul etmeye davet anlamına gelen “tek bildiğim şey, hiçbir şey bilmediğimdir” sözleri yazılıdır. Bu nedenle konunun üzerine gitmek büyük önem arzetmektedir...

FELSEFENİN SLOGANI...

Diyalektik felsefe genellikle günlük bilinçten hareket eder ve onu, gerekirse tersyüz ederek adım adım bilimsel bilince dönüştürür. Diyalektik felsefenin Aristoteles’ten beri sloganı budur. Zaten antikler felsefe deyince bundan genellikle, farklı biçimlerde de olsa diyalektiği kastederler. Aristoteles’in önerdiği bu sürecin sonunda felsefe halkta gerçekleşir ve halk bunun sonucu olarak bilimsel düşünme seviyesine yükseltilmiş olur...

Felsefenin amacı budur. Felsefenin sloganı “halkı bilinçlendirmeye cesaret et!” şeklindedir. Halkın dertlerine derman olmayan felsefe laf kalabalığı üretmekten başka bir şey yapmaz. Bu nedenle felsefe zorunlu olarak kamusaldır ve “Agora”da yapılır...

SOKRATES, DESCARTES VE CEHALET MUTLULUKTUR SÖZÜ...

Cehalet mutluluktur sözünün anlamına ilişkin bir analize girişmeden önce sözün kaynağına ilişkin bazı açıklamalar yapıp, birkaç düzeltme yaptıktan sonra düşünce ve felsefe tarihinde karşıt deyiş ve düşüncelerin de ifade edildiğini kaynaklarıyla göstermek istiyorum...

Cehalet mutluluktur deyişi için kaynak olarak bazen Sokrates’e bazen de Descartes’a işaret edildiğini görüyoruz. Fakat bu iddianın hiçbir karşılığı yoktur, yanlıştır. Ne Sokrates’in böyle bir sözü aktarılmıştır ne de Descartes böyle bir söz söylemiştir. Tersine her iki filozof da aklı doğru kullanmayı mutluluk, özgürlük olarak belirlemişlerdir...

Nietzsche’nin Sokrates’i, aklı ve bilgiyi insanın mutluluğunun kaynağı olarak belirlediği için yerden yere vurduğu bilinmektedir. Descartes’ın da böyle bir şey söylemiş olması mümkün değildir, çünkü felsefesinin temeline ontolojik anlamda, yani insan olarak var olmanın temeline yansısal ve öz yansısal düşünmeyi koymuştur...

CEHALET MUTLULUKTUR SÖZÜNÜN KAYNAĞI...

Sözün gerçek kaynağı 18. yüzyıl İngiliz şairi Thomas Gray’in “Eton Koleji’nin Uzak Bir Geleceği Üzerine Gazel” (Ode on a Distant Prospect of Eton College) adlı şiiridir. Bu şiirde geçen bir mısradan alınmış bir parça dilden dile dolaşıp tüm dünyaya mal olmuştur. İlgili mısra “Cehaletin mutluluk olduğu yerde, bilge olmak aptalca” şeklindedir. Deyişin alındığı mısranın İngilizcesi, “Where ignorance is bliss, ‘Tis folly to be wise” şeklindedir. Tüm dillere çevrilip deyiş haline gelen kısmı “ignorance is bliss” şeklindedir, yani “cehalet mutluluktur” olan kısmıdır. Aslında şiirin geneli cehaletin bir eleştirisidir...

Fakat hem genel olarak şiirden hem de ait olduğu mısradan koparılarak kullanılan söz, şiirin genel anlamını tamamıyla tersine çeviriyor. Bu konuda Türkçe'de yapılmış okumaya değer ilginç çalışmalar mevcuttur. Görebildiğim kadarıyla Oğuz Evren Kılıç’ın “İgnorizm: Günümüz İçin Yeni Bir Tanım” başlıklı yazısı okura konuya ilişkin iyi bir analiz sunuyor...

CEHALET DEĞİL, BİLGİDİR MUTLULUĞUN KAYNAĞI!

Şimdi gelelim karşı söze, Gray’in şiirine karşı olan söze değil, ama cehalet mutluluktur deyişine karşı olan söze. Söz Latin şairi Virgil’e aittir ve tam olarak şöyledir: “Şeylerin nedenlerinin bilgisine sahip olan her kim ise mutludur.” Virgil’in bu sözüne Pascal, tamamlanamamış ve bu nedenle fragmanlardan oluşan “Pensées” (Düşünceler) adlı eserinde işaret eder...

Pascal’dan önce Virgil’in sözleri Montaigne tarafından “Essais” (Denemeler) adlı eserinde alıntılanır. Şeylerin ilk nedenlerini bileni Aristoteles filozof olarak tanımlıyor ve Descartes, asıl felsefenin ilk nedenleri araştırmak olduğunu söylüyor. Şeylerin nedenlerinin bilgisidir aydınlatan ve bu nedenle mutlu kılan...

Hem antikler hem modernler hem Yunanlar hem Latinler hem de bizde aşkın ve dostun bilgisini araştırmaya davet eden Yunus Emre’de mutluluğun kaynağı bilgidir. Bu nedenle herkesin mutluluğu, ünlü atomcu Demokritos’tan beri bildiğimize göre, herkesin kendisinin elindedir...

Gray de şiirinde aslında düşüncesizliğin yol açtığı mutluluk yanılsamasını eleştirir. Hep başkalarıyla ilgilenen, kendisine dair bir bilinçten yoksun, kendisiyle yansısal, yani özeleştirel ilişki kurmayan bilinç durumunun bir eleştirisini amaçlar şiir. Fakat halkın arasında yaygınlaşıp günlük hayatta ‘genel bilgiye’ dönüşen hemen her zaman orijinal fikrin tersi oluyor...

COMTE-SPONVILLE: CEHALET KÖLELİKTİR...

Bu arada çağdaş Fransız filozoflardan Comte-Sponville tartışmaya özgürlük açısından müdahale etmiştir.
Comte-Sponville “Dictionaire philosophique” (Felsefe Sözlüğü) adlı eserinde özgürlük maddesinde “Cahiller kendilerini ne kadar çok sanırlarsa o kadar az özgür olurlar.” diyor. İşte mesele Comte-Sponville’in bu sözlerini açıkladığımızda halk arasında yayın sözün tüm anlamsızlığı ortaya çıkacaktır...

Kilit kavram ‘bilgi’ kavramıdır. Bilgi nedir? Bilginin işlevi nedir? Aristoteles, ‘insan doğası gereği bilgiyi amaçlar’ derken haksız mıdır? Özgürleştiren, mutlu kılan bilgi midir yoksa cehalet mi? Mutlu kılan, cehalet mutluluktur sözünde ifade edildiği gibi, bilgisizlik midir?

Antikçağın en az Platon ve Aristoteles kadar önemli olan büyük materyalist filozofu Demokritos’un konuya yaklaşımı ölçü alınırsa, mutluluğun kaynağı bilgidir ve mutluluk herkesin kendi elindedir. Aristoteles de yeri geldiğinde acımasızca eleştirdiği Demokritos’u bu konuda koşulsuz takip eder. Filozof bilgili olmak ile mutluluğu kendi eline alma arasında doğrudan bir bağ kuruyor. Bilgi özgürleştiriyor öyleyse...

BİLGİLİ İNSAN HAYATININ ÖZNESİDİR...

Bilgi ne kazandırıyor? Bilgi, süreçlerin, yapıların, ilişkilerin, olayların ne ve nasıl olduğunu söyler. Bilgi her daim gerçeğin bilgisidir ve bilgi formları gerçeğin formlarını gösterir. Bir şeyin bilgisine sahip olmak, Kant’ın tabiri ile, şeyin kendisine sahip olmaktır. Öyleyse cahil insan bilgisiz olduğu için sahiplenemeyen, her şeye yabancı kalan insandır...

Bilgili insan, bilgisine sahip olduğu süreçlerin, yapıların, ilişkilerin ve olayların öznesi olur ve bunları, keyfi değil, ama aktif bir şekilde biçimlendirir. Bu bakımdan bilgili insan kendi mutluluğunun, kendi özgürlüğünün yaratıcısıdır...

CAHİL İNSAN KOŞULLARININ KURBANIDIR...

Peki, cahil insan? Cahil insan yaratıcı olabilir mi? Cahil insan özgürleşip hayatının öznesi olabilir mi? Cahil insan içinde bulduğu duruma, içinde yaşadığı olaylara, içinden geçtiği süreçlere herhangi bir şekilde müdahale edebilir mi? Nasıl etsin? Etmek istese de edemez, çünkü bilmiyor, çünkü müdahale etmek zorunda olduğu süreçlerin ve olayların bilgisine sahip değildir. Zamların nedenini bilmeyen zamlara karşı etkili mücadele edemez...

Yoksulluğun nedenini bilmeyen, yoksulluğu ortadan kaldırmayı dahi düşünemez. Bu nedenle cahil insan her zaman olayların kurbanı olur. Hep acı çeker, çünkü hep savrulup durur, olaylar tarafından bir oraya bir buraya sürüklenip durur. Olaylar onu hep bir o yana bir bu yana sürükler durur. En iyi durumda sürekli acı çeker, en kötü durumda da evi barkı başına yıkılır. Bu bakımdan cehalet hiçbir şekilde mutluluk olarak tanımlanamaz. Tersine, Sokrates’çi anlamda herkes cahilliğini kabul edip bilgiye yöneldiği oranda özgür ve mutlu olur...

Peki, cahil insanın mutlu olabileceği hiç bir an yok mudur? Bilgisiz insan bilgisiz olduğu için umursamaz olur. Sanat bilgisine sahip olmayan sanattan zevk almadığı gibi sanat eseri yok edilirken sanat eserine sahip çıkmayı aklının ucundan dahi geçiremez, istese de geçiremez, çünkü sanatın ne olduğunu bilmiyor. Cahil insan, işte bu zorunlu umursamazlığı mutluluk olarak algılar ki, Nietzsche onu, bu kendi halini,  çevresinde olup bitenleri algılamadığı için, acı çekmeme olarak betimler...

Ama bu nedenle Nietzsche bir aydınlanma taaruzu başlatmaya çağırmaz. Her yönlü bilgisiyle ince ruhlu, zarif duygulu olan soylulara hizmet etmek için cehalet zorunludur. Ülkemizde halkın son kırk küsür yılda gittikçe cahilleştirilmesi Nietzscheci bir politikanın ürünüdür. Bilgili insan da gerekirse bilinçli bir tercih ile pekâlâ umursamaz olabilir. Ama hiçbir zaman hiçbir şeye kaygısız kalamaz. Bilgili insan hep ilgili ve meraklıdır...

SONUÇ OLARAK...

Peki, öyleyse, aydınlanmış zihni çileden çıkaran, ‘cehalet mutlulukmuş’ dedirten nedir? Bilgili insanı çileden çıkaran, acı veren, bilgisine sahip olmasına rağmen gücü değiştirmeye, olaylara etkili bir şekilde müdahale etmeye, süreçlerin öznesi olmaya yetmemesidir. Hegel, bunu bildiği için bize çelişkilere dayanmasını bilmeliyiz der. Bilgili insan örgütlenip güçlenerek süreçlerin, yani değişimin öznesi olabilir...

Marx’ın, kimsenin kimseyi sömürmediği, herkesin kendi emeğiyle yaşadığı aydınlanmış emekçiler toplumunda herkes tüm süreçlerin bilgisine sahip ortak öznedir. Genel değer olan, farklılıkları yaratan, ama hiyerarşik tabakalaşmaya müsaade etmeyen aydınlatıcı evrensel eğitim bunun garantisidir...

Önceki Haber HEGEL, BİLGİ VE İNANÇ...
Sonraki Haber İnsan iyi midir, insan kötü müdür, insan nedir?
Benzer Haberler
Rastgele Oku