* Seyit ASLAN yazdı...
Nâzım ki hep arkadaşımız oldu, barikatın bu yanında güzel günlere olan inancımızın şiirlerini çoğalttı elden ele. Kapı altlarında göğün tenine, hapishaneden dünyanın sokaklarına taştık birlikte. Belki bir çınar gölgesiydi istediği, belki Kübalı bir çocuğun gözlerindeki mutluluğun resmi; ama ve evet sosyalizm!
Orhan Kemal yoksulların sokaklarında yaşayıp yoksulların ellerine bakarak yazdı her satırını. Her cümlesi gecekonduda, tarlada, fabrikada ya da işsizlikte sınanarak yaşam buldu. Vardiya düdükleri, çıkrık sesleri, pamuk tarlaları ve işçiler ve köylüler ve yoksullar ses buldu onun kitaplarında...
Hasan İzzettin Dinamo bir kuşağın Kutsal İsyanı için yer altında kalmanın anlamını sakladı kalbinin gizli yerinde. Birikmiş voltaları, göl ve deniz kıyısındaki günlerinin akşamında gecekondusunun bahçesinde karşıladığı sabah gibi paylaştı bizimle gün ışığını...
Ahmed Arif bir katliamın örtük dağlarında devletin sıktığı kurşunların tutanağını şiirin güçlü isyanıyla dile getirdiğinde elbet halkı ve insanları adına göze almıştı olacakları. Prangada bile sevdalı bir şair, halkına, diline, saklısındaki birimine şiirin gücüyle bağlı daima...
Cahit Külebi bir dalgınlık gibi sözcüklerin sözlüğünde, uzun bir yol hikayesi gibi şiirimizde, kısacık bir gece gibi. Adı anılmayan bir İstanbul sabahına kavun taşıyan kamyonlarla varmak gibi. İçinde biten şarkılar aşkına, gece köyü basan eşkıyalar aşkına ve daha niceleri...
Kemal Özer gök ekini biçen bir ırgatın sesi ve 50 Kuşağı’nın uzun gölgesi gibi, orakla ve çekiçle ses vermenin ilmini düşünüyor sürekli, oğulları öldürülen analar adına, 2 Temmuz’da yakılan canlarımız adına semaha duruyor şiirde...
Mehmet Başaran nice yollardan aşıp sakıncalı olmanın her halini, uçaktan indirilme pahasına yaşamış bir köy enstitülü şair. Direnmenin ve umudun yorulmaz işçisi, çocukların yorulmaz öğretmeni. Nisan Haritası’nın önsözü, sonu ve hatta son sözü...
Ahmet Muhip Dranas, bir uzun yol söylencesi, kalbimizin bir yerinde saklı kalan ne varsa ona dair ince ayrıntıları dupduru bir Türkçeyle dile getirmenin ilmiyle yazdı şiirlerini. Ezincan’da bir evin bahçesinde ondan kalan bir anı saklıyoruz hepimiz. Ellerimiz üşürken onun şiirindeki anılarla ısıtıyoruz çocukluğumuzu...
Erdoğan Alkan bir yağmur söylencesi, eşleşmeler, ayrışmalar, taşlamalar ve göğün teninde uzun yola çıkan kuşların şairi. Bir hayattan bir sözcüğe geçerken, kimin kiminle eş, kimin kiminle sırdaş olduğunu deşifre etemenin anahtarıyla yaptı çevirilerini...
Hulki Aktunç yan yana gelmemiş sözcüklerle yazdı ve mıhlara pas vurmanın, dünyaya fena çakılmanın devrimini sakladı içinde. Ondan kalan şiirleri, romanlar, sözlükler ne çok ayrıntı kattı hayatımıza. O gün hepimiz bir kurşun kalem emanet ettik onunla birlikte toprağa…
Süha Tuğtepe ne güzel bir sahil kasabasında Rıfat Ilgaz’la hemşehri olmak. Şiir Atı’nda zamanı çalkalayan şairlerden bir olmak ve sokakta anılmak hep, sokağa dair olmak, Güzel Hayvan’ın sokağında yaşamak ve onun kalbine gömülmek Cide’de ya da dünyanın herhangi bir yerinde...
Doğan Ergül hırçın bir şelale gibi, kendi içine akan ama Arpaçay’dan dünyaya akan bir Aras gibi, ağlamakla susmak arasında, taşmakla çosmak arasında hep. Bir erken veda ondan bize kalan, çok şiir, çok şiir ve çok. Şiir...
Cahit Irgat ölüler bile çok yaşatacak kadar bıçkın, gecenin sokalarında ışıltılı bir yalnızlık gibi sahneden çıkıp eve giderken. Lambo’da karşılaşıyordur hâlâ Orhan Veli’yle ve öfkeli şiirlerini peşindeki polislere okuyacak kadar seviyordur sabahları...
Ve Ahmet Haşim ve Tahsin Saraç ve Cahit Zarifoğlu şiirin Haziran’ında kaybettiklerimiz…
Edebiyatımızın birbirinden kıymetli şairleri ve yazarları Haziran’ın sokaklarında veda ettiler hayata. Yaz başında, bahardan kalan bir sevinçe ve belki daha uzun bir şiirin taslağı gibiyken devrim. Birlikte ve el ele, onlardan kalan mirasla geleceğe yürümenin erdemiyle…
Anılarına, sözcüklerine, ışıltılarına saygıyla…
*Emek Partisi Genel Başkanı...