Işığın peşinde bir ömür (Ali Şahabettin Aktaş)

Işığın peşinde bir ömür (Ali Şahabettin Aktaş)

Adil AKTAŞ aslında bütün babalar için yazdı...

Fotoğraf  : Adil AKTAŞ…

Bazen hayat, bir dağ yamacında, kuzuların otladığı bir sabahta, beklenmedik bir duyuruyla başlar. Babamın hayatı, işte o andaki cesaret tercihiyle şekillenmiş. Akçadağ'ın İkinciler Köyü'nde, dedemin kuzularını güderken duyduğu o çağrı, sadece onun değil, belki de kaderi değişecek yüzlerce çocuğun da hayatını aydınlatan bir kıvılcım oldu...

Kuzuları yaymakla görevli bir çocuk, ülkesini aydınlatmak için yola çıkan bir fidan olmayı seçti. O, Köy Enstitüleri'nin o efsunlu ve üretken ikliminde, yalnızca okumayı yazmayı değil, aydınlanmayı, üretmeyi ve en önemlisi düşünmeyi öğrendi...

Bu öğreti, onun hayatının temel taşı oldu. Uzun yıllar sınıfları dolduran minik zihinleri ışıkla besledi. Sonra, bir ilköğretim müfettişi olarak, o ışığın ülkenin her köşesine ulaşması için çabaladı. Öğretmenliği bir meslek değil, bir yaşam felsefesi olarak gördü. Bilgiyi, sevgisiz; aydınlanmayı, dürüstlüksüz; eğitimi, insan sevgisinden ayrı düşünmedi...

Ancak hayat, her güneşli günün ardına bir fırtına saklayabilir. 12 Eylül'ün karanlık bulutları ülkenin üzerine çökerken, o bulutların en acı yükünü, evlatlarının çektiği acıları bir baba yüreğinde hissetmek zorunda kaldı...

Bir eğitim neferi, çocuklarının işkencelerine ve hapisliklerine şahit oldu. O güçlü duruşu, belki de en çok o günlerde sınandı. Ve cunta, onu "resen emekli" ederek mesleğinden koparmaya çalıştı. Ama o, mücadeleden asla vazgeçmedi. Çünkü onun mücadelesi bir koltuk için değil, inandığı değerler içindi...

Sandıkları, bayrakları ve umudu temsil eden  partilerde, SODEP, SHP ve CHP'de, demokrasi ve cumhuriyet için verilen kavgadan bir an olsun geri durmadı. Türkiye'nin en karanlık günlerinde dahi inandığı ışığın peşinden yürüdü. 2014 yılında hayat arkadaşını, sevgili annemizi kaybetmenin derin hüznünü yaşadıktan sonra bile, hayata ve mücadeleye olan inancını kaybetmedi...

Ve nihayet, 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde, tıpkı hayatı gibi anlam dolu bir tarihte, hakka yürüdü. Belki de en çok inandığı, en çok özlemini duyduğu kavram olan "barış" onu sonsuzluğa uğurladı....

Babam, bir dağ köyünden çıkıp gelen bir meşale oldu. Önce kendi zihnini, sonra yüzlerce çocuğun ufkunu, ardından da inandığı davayı aydınlattı. Onu hiç unutmadım, unutmayacağım. Onun anıları, mücadele azmi ve bize bıraktığı o büyük sevgi mirası, bu dünyadaki en kıymetli yol göstericimiz olacak...

Işıklar içinde uyu, babam. Mekanın devrin daim, ruhun şad olsun. Seni her 1 Eylül'de, her barışın seslendirildiği anda, her bir kitap sayfasında ve her daim yüreğimin en güzel yerinde yaşatacağım....

Önceki Haber AH ROJAVA...
Sonraki Haber Savaş kapitalizmin gıdasıdır...
Benzer Haberler
Rastgele Oku