Nebat BÜKREK yazdı...
“Siz hiç öldünüz mü?” sorusunu savaş kararları alanlara, daha fazla insanın ölmesi üzerinden politika yapanlara sormak isterdim. Ölülerin ardından zafer naraları atanlar, siz bir parçanızı geride bıraktınız mı; ölümün soğukluğunu ellerinizde, bedeninizde hissettiniz mi?
Ne kadar kolay başkalarının acıları, kopmuş kol ve bacakları üzerinde tepinmek... Bilmem duydunuz mu? İsrail Milletvekili Michal Walding, “Gazze’de çocuklar da dahil herkes öldürülmeli” dedi. Gazze de tıpkı bizim yaşadığımız yerler gibi bu gezegenin bir parçası. Fakat tüm dünyanın gözleri önünde Filistin ölüyor, gözlerdeki ışık sönüyor; ilaç dahil, insani yardım malzemeleri taşıyan tırlara el konuyor, dünya susuyor ve izliyor, Siyonist emperyalistler ise alkış tutuyor.
Heinrich Böll, İkinci Dünya Savaşı’nda cephede er olarak savaştı...
Daha sonra, “Savaştan ve militarizmden daha saçma bir şey olmaz” diyerek Trenin Tam Saatiydi romanını yazdı. Savaşın soğukluğunu iliklere kadar hissettiren bu eser, savaş karşıtı romanlar arasında en etkileyicilerden biri. 1945 yılında, Alman ordusunun her alanda çökmeye başladığı günlerde, Andreas adında bir Alman eri cepheye katılma emri alır. Cepheye gitmek için bindiği trenin onları ölüme götürdüğünden emindir ve bu düşünce zihninde bir saplantıya dönüşür. Bir ara istasyonda, erlerin topluca götürüldüğü bir randevu evinde Polonyalı genç bir kadın olan Olina ile karşılaşır...
İkisi de istemedikleri yerlerde zorla tutulmaktadır: Andreas savaşa gönderilirken, Olina da bu randevu evinde tutsaktır. Aralarında cinselliğin ötesinde bir bağ oluşur. Sevgi bu değilse nedir? Ölüm saati ise gitgide yaklaşmaktadır…
Yazar, bu eserinde imgeye fazla yer vermez; her şeyi yoğun tasvirlerle anlatır. Okuyucu, duygularla örülü bu anlatımda trenin kendisine dair bir tasvir bulamaz. Çünkü tren ölüme eşdeğerdir. Ölüm anlatılmaz, yaşanır. İşgalcilerin bu kadar kolay savaş kararları alabilmesinin sebebi de budur: Ölenler onlar ya da yakınları değildir...
Böll, bu romanda “hiçbir şey söyleyemeyenlerin” öyküsünü anlatır. Savaş, militarizm, sevgi, sadakat, arkadaşlık, öz savunma ve yaşam içgüdüsü gibi temaların işlendiği bu eser, benim için “İyi ki okudum” dediklerim arasında yer aldı. Bütün halkların seslerinin birleşmesi, Filistin’e özgürlük dileğiyle…