*Sezai SARIOĞLU yazdı...
Söylemesi bile fazla; en eski alışkanlığımız olan duvar yazıları tarihimizin belleğidir. Bir zamanlar, biz yazar devlet siler, devlet siler biz yazardık...
Köprülerin altından kırk beş Eylül aksa da, nice yenilgiler ve yanılgılar aksa da, hâlâ nerede boş bir duvarla göz göze gelsek, yazılamak geçer içimizden...
Ben geçmişte bir gün diyeyim siz dün olarak anlayın, Kadıköy'e yürüyüşe giderken, her geçişimde beni yazmaya davet eden bir boş duvarla göz göze gele gele arkadaş olmuştuk. Dün itibarıyla mitinge giderken yine göz göze gelince, yolumun üstündeki dükkandan sprey boya alıp yazılama için kolları sıvadım...
Duvar yazmak eskisi gibi riskli değilse de tedbir getirmeyi ihmal etmedim. Çevre, duvar ve en önemlisi de ben müsaitttim, geriye yazmak kalıyordu...
Öyle bir cümle yazmalıydım ki, duvara yazılmış sloganı okuyan tüm siyasetlerce kabul görsün...
İlk tahlilde aklıma gelen "Devrim aklımda!" cümlesini duvara yazıp altına bile-isteye imza atmadan yoluma devam ettim...
Miting sonrası dönüşte bir de ne göreyim; önce bir siyaset sloganın altına imzasını atmış, sonrasında her siyaset bir öncekini silerek kendi imzasını eklememiş mi?
Tarih ve duvar sizi uyandırsın; sonraki öncekini sile sile, Yaralama Defteri'ne dönmüştü mahalle arkadaşım duvar...
Ne mi yaptım?
Son imzayı da ben silerek, altına "Bizim Mahallenin Çocukları" yazıp, olay mahallinden uzaklaştım…
(Ekim 2025
*Şair ve yazar...)








