Kardeşlik Maskesiyle Gelen Kimlik Rejimi...

Kardeşlik Maskesiyle Gelen Kimlik Rejimi...

Birol KESKİN'in yazısı…

[email protected]

Fotoğraf  : Evrensel Gazetesi…

Etnik temsiliyet çağrıları ve kardeşlik söylemleri, Cumhuriyet’in eşit yurttaşlık ilkesinin yerini kimlik pazarlığına bırakıyor...

Son dönemde siyasal iktidarın söyleminde dikkat çekici bir kırılma gözleniyor. Cumhurbaşkanı’nın sıkça dile getirdiği “Türk-Kürt-Arap kardeşliği” söylemi ve buna eklemlenen “Cumhurbaşkanı yardımcılarından biri Türk, biri Kürt olmalı” tarzındaki çıkışlar, yüzeyde kapsayıcı bir birlik mesajı gibi görünse de, arka planında Türkiye’nin siyasal yapısında etnik temsiliyeti esas alan yeni bir modelin altyapısını kurma niyetini barındırıyor...

Kimlik Temsiliyeti mi, Anayasal Yurttaşlık mı?

“Cumhurbaşkanı yardımcısının biri Kürt biri Türk olması gerekir” yönündeki öneri, sembolik temsiliyetin çok ötesinde bir zihniyet değişimini işaret ediyor. Bu yaklaşım, temsilde adalet arayışı değil; devletin kilit makamlarının etnik kimliklere göre paylaştırıldığı bir ‘kimlikler koalisyonu’ sistemine geçişin işareti olarak okunmalı. Böyle bir sistemde liyakat, ehliyet ya da halk iradesi değil; kimin hangi kimliği temsil ettiği belirleyici hale gelir...

Bu anlayış, sadece devletin ideolojik yönünü değil, kurumsal kapasitesini ve yönetsel işleyişini de felç eder. Çünkü kimlik temelli temsiliyetin olduğu yerde ortak yurttaşlık bilinci zayıflar, sadakat devlete değil gruba yönelir, yönetim pazarlıkla yapılır, kurumlar bölünür. Bu noktada akla gelen ilk örnek Lübnan’dır...

Lübnan Modeli: Kimlikçi Rejimlerin Çöküş Haritası...

Lübnan’da siyasal sistem, mezhebi ve etnik denge üzerine kurulmuştur: Cumhurbaşkanı Marunî, başbakan Sünni, meclis başkanı Şii olur. Bu sistem, başlangıçta “denge” getirir gibi görünse de, zamanla devleti işlevsizleştirir, milisleşmeyi ve dış müdahaleleri artırır, toplumu kimlik hatlarında böler...

Bugün Türkiye’de önerilen model, bu düzenin “yumuşatılmış” bir versiyonudur. Cumhurbaşkanı yardımcılığı gibi en üst düzey yürütme makamlarının etnik kimliklere göre dizayn edilmesi, Türkiye’yi hızla Lübnan'laşma yoluna sokar. Bu modelde, herkes kendi kimliğinin devlet içindeki temsilcisine bağlanır; yurttaşlar birey olarak değil, grup mensubu olarak tanımlanır...

Cumhuriyet Ne Vaat Etti?

Türkiye Cumhuriyeti, etnik ve mezhebi kimlikleri devlet yönetiminin dışına iterek yurttaşlığı esas alan bir siyasal yapı kurmuştur. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, ümmetten millete, mezhepten hukuka, sadakatten liyakate geçişin adıdır. Bugün önerilen etnik temsiliyet modeli, bu tarihsel devrimin tersine çevrilmesidir...

Kardeşlik söylemi, ancak hukuk önünde eşit yurttaşlık temelinde anlamlıdır. Etnik temsiliyet üzerinden tanımlanmış bir kardeşlik ise eşitliği değil, ayrışmayı doğurur. Kimin “Kürt temsilci”, kimin “Arap kontenjanı”, kimin “Alevi payı” olduğu belirsiz bir siyasal yapıda çatışma kaçınılmaz hale gelir. Bu tür sistemlerde toplum değil, hizipler konuşur...

Ortadoğu'lulaşma: Bir Coğrafya Kader Olmak Zorunda Değil...

Türkiye yalnızca coğrafi olarak Ortadoğu’ya komşudur; siyasal olarak değil. Cumhuriyet, bu coğrafyada laikliği, hukuku, kadının özgürlüğünü ve yurttaşlık bilincini savunan bir istisna olarak doğmuştur. Bugün bu istisna, kimlik politikalarının ve etnik temsiliyetin yumuşak diliyle aşındırılmak isteniyor...

Bu sürecin adı Ortadoğu'lulaşmadır. Ve Türkiye, bu tuzağa düşemez.
Çünkü Türkiye, halkını mezheplere, etnisitelere, aidiyet zincirlerine göre değil; ortak yurttaşlık bilinciyle birleştirilmiş bir Cumhuriyet’tir...

Sonuç: Kimlikle Yönetim mi, Liyakatle Cumhuriyet mi?

Bugün yapılması gereken şey; kimlikler üzerinden siyaset üretmek değil, anayasal eşitliği ve liyakati savunmaktır. Cumhuriyet’in geleceği, devletin makamlarını etnik kontenjanlara göre dağıtmakla değil; halkın iradesini, ortak hukuk ve kurumlar üzerinden teminat altına almakla korunur...

Türkiye Lübnan'laştırılamaz, Ortadoğu'lulaştırılamaz.
Çünkü bu topraklar kimlik pazarlığı değil, yurttaşlık temelli egemenlik üzerine kurulmuştur...

Önceki Haber AfD’nin Yükselişi ve Aşırı Sağ Tartışması: Almanya’nın Siyasi Dönüm Noktası Üzerine Derinlemesine Bir Analiz...
Benzer Haberler
Rastgele Oku