Ağabey Köyü’nde Antenli Leylek Krizi

Ağabey Köyü’nde Antenli Leylek Krizi

Cemal AKÇA yazdı...

[email protected]

Foto: Cemal AKÇA…

Yukarı Çıyrıklı’daki leyleklerle günüm keyifli başlamıştı. Artık yabancı görünce panik yapmıyorlardı; Aras Kuş Araştırma Merkezi yıllardır köye bilim adamı, öğrenci, gönüllü doldurduğundan alışmışlardı. Bana biraz sitem ettiler gibiydi : “Sen hep Ağabey Köyü’nün leyleklerini çekiyorsun, bize az bakıyorsun” der gibi gagalarını şaklattılar. Ama gönül koymadılar, kanat çırpıp bana poz bile verdiler...

Ama öğleden sonra Ağabey Köy meydanında öyle bir curcuna koptu ki, benim kamera neredeyse elimden düştü!

Köyün telefon direğinde, yuvasında keyif çatmakta olan leylek ailesine objektifimi çevirmiştim. Tam kareyi yakalamıştım ki, uzaktan bir ses geldi:

“Eye, çekilin oradan, merdiveni kuracam!”

Döndüm baktım; elinde koca tahta merdiven, sırtında dev gibi çanak anten… Gözünde kaynakçı gözlüğü, elinde paslı bir takım çantası.Gelen Cilalı İbo’ydu...

“Emmi oğlu, hayırdır? Antenle nereye gidiyorsun?”diye sordum...

İbo direğin dibine dikildi, gözlerini kısıp eliyle yukarıyı işaret etti:

“Bak hele, bu leyleklerin yuvası tam köyün göbeğinde değil mi?”
“Evet…?”
“E dedim ki, bu qeder yüksek yer boş qalmasın. Hem TRT çekmez, hem telefon çekmez. Yuvaya anteni monte ederim, bütün köy kazanır. Eurosport’u da bedava izlersiniz!”

O sırada köyüde her şey yolunda mı diye dolaşan Muhtar Ali Rıza çıktı. Ağır ağır piposunu tüttürüyor, sanki devlet işine gidiyormuş gibi durdu:

“Ay İbo gardaş, bir daha söyle hele. Ne takacaksın nereye?”

İbo kollarını açtı, gözleri ışıldıyordu:

“Muhtarım, yeminle bak, bu işten köy karlı çıkar. Yuva zaten sağlam. Ben az bi montaj yapacam. Ondan sonra Şampiyonlar Ligi’ni köy meydanında izleriz!”

Kahveden Vahit de bağırdı : “Sen geçen sene soba borusundan internet yapmıştın, hâlâ WhatsApp’a dumandan giriyoruz! Bize hâlâ tütüyor ekran!”

İbo gülerek savundu: “O sistemde baca ters takıldı ya, yoksa çalışırdı! Teknolojiye sabır gerek!”

Leylekler yukarıda gürültüyü bastı, anne baba gagalarını “tak tak tak!” diye birbirine vuruyor, yavrular kafalarını yuvanın içine gömmüştü. Tam o sırada emekli polis Latif sahneye girdi...

Latif öyle yürüyordu ki, sanki hâlâ görevde: ceket düğmeli, belde koca kemer, bakışlar keskin. Birden elini havaya kaldırdı:“Durun! Olaya el koydum! Bu anten karşı taraftaki Ermenistan’ın işine yarar. Gizli dinleme yapabilirler. Herkes ellerini başının üstüne koysun, üst araması yapacam!”

Köylüler şaşkınlıkla ellerini havaya kaldırdı. Kadınlar bile kıkırdayarak Latif’in yanına dizildi. Latif ciddiyetle Mahmut’a döndü:

“Sen! Ceplerini boşalt. Geçen hafta seni karakola götürseydim hâlâ dosyan açık olurdu!”

Mahmut, ince belli bardaktan çayını içiyordu. Bir an öyle kahkaha attı ki çayı püskürttü:

“Ula Latif! Sen emekli olalı on yıl oldu. Hâlâ köyü sınır karakolu sanıyorsun. Senin aradığın casuslar, bizim köyün keçileridir.”

Latif parmağını salladı:“Asayiş her yerde asayiştir Mahmut. Antenin yönü Erivan’a dönerse, ben de sınır ötesi işlem yaparım!”

Köy kahkahayı bastı. Mahmut ellerini beline koydu, hâlâ gülüyordu: “İbo abi, sen bu köyün beynini uydudan bozuyorsun. Latif de hâlâ TRT muhabiri gibi rapor yazıyor. Vallah bir gün sizi yanyana takıp uzaya göndereceğiz.”

Tam curcuna büyürken sahneye bir başka karakter çıktı: Emekli ziraatçı Sever. Başında fötr şapkası, elinde deri kaplı defteri, yüzünde “ben bilirim” ifadesi. Yanımıza gelince bastonunu yere vurdu:

“Bırakın bu saçmalığı! Leylek yuvası hassas ekosistemdir. Oraya anten takılırsa kuşun manyetik alanı bozulur. Leylek yönünü şaşırır, göç yolunda Bulgaristan yerine Romanya’ya gider. Oradan geri dönemez. Sonra kim bilir hangi ülkenin çiftçisinin tarlasına konar. Bizim buralarda da çekirge istilası çıkar!”

Köylüler Sever’in söylediklerini yarı ciddi, yarı gülerek dinledi. Vahit kıkırdadı:

“Sever hoca, sen geçen sene patatesle ay çiçeğini aynı tarlaya ektirdin. Patates açtı, ay çiçeği söndü. Şimdi kuşun rotasına mı karışacaksın?”

Sever defterini havaya kaldırdı:“Bilim hata kabul etmez! O yanlış değil, deneydi!”

Latif hemen atladı: “Bak işte, casusluk budur! Deney diye yutturuyor. Yarın köyün ortasında nükleer santral kurarsınız!”

Mahmut kahkahayı bastı:“Ulan köyde elektrik direği eğri büğrü, siz nükleer santral diyorsunuz. Bu köyün komedisini dünyaya izletsek, Hollywood’dan teklif gelir!”

O sırada Leylan Nine de sahneye girdi. Bastonunu yere vura vura konuştu:

“İbo! O leylek benim uğurumdu. Her baharda bana ötmeden yaz gelmezdi. Çanağı indir! İndir diyorum!”

İbo derin bir iç çekti. Anteni yere bıraktı, merdiveni sökmeye başladı. Sanki köy meydanında mahkeme kurulmuştu; Latif güvenlik raporu yazıyor, Sever ekosistem dersi veriyor, Mahmut gülmekten yerlere yatıyordu. Leylekler ise yukarıdan başlarını yana eğmiş, sanki şöyle diyorlardı:

“Ulan köyde yol yok, su yok… Ama herkes uzman, herkes profesör!”İbo’nun “ulusal yayın” hayali suya düştü. Ama köyün kahkahası göğe yükseldi. O günden sonra da leylek yuvası halk arasında “TRT Yuva” diye anıldı. Gelen misafirlere hâlâ gösterip böbürlenirler : “Bak hele, bizim yayını oradan alacaktık… Ama kuşlar izin vermedi!”

Cemal T.Akça 
2025 Ağabey.

Önceki Haber Ağabey Leyleyi - 2
Benzer Haberler

Ağabey Leyleyi - 2

Cennetin Anahtarı...

Rastgele Oku