Ağabey Leyleyi - 2

Ağabey Leyleyi - 2

Cemal AKÇA yazdı...

[email protected]

Fotoğraf : Cemal AKÇA…

Fotoğraf makinemi boynuma asıp yine köyün yolunu tuttum. Herkes bana “Leylek delisi” demeye başlamıştı. Haklıydılar da; ben de delirmiştim biraz. O yuvanın başına gidip leyleklerle didişmek artık alışkanlığım olmuştu...

Yuvanın yanına vardım, makinemi kurcalıyordum ki, ana leylek kafasını uzattı:

— Yine mi sen, Hollandalı? Vallah göze çox batmağa başladın haa!

Ben gülerek karşıladım:

— Sakin ol, bugün birkaç poz verirsen hemen çekip gideceğim. Erin gelmeden…

Ana leylek kahkahayı bastı:

— Ooo, bizim şivemizi de kanuşmaya başlamışsın ha! “Erin” diyor, “erin”!

— İnsan bulunduğu yere uyar, değil mi? sen söylemiştin. Hadi, azıcık gül, o geder de sinirli bakma bana.

Ana leylek boynunu liseli kızlar gibi yana eğdi, kıkırdayarak poz verdi.

— Necədi bu? Oldu mu?

— Fena değil ama… sen ana olacaqsın yakında. Bele ergen kız pozu yakışmadı sana...

Ana leylek hemen kaşlarını çatıp diklendi:

— O ne demek?! Mənə yaşlı deyirsən?

— Qeyir qeyir! Yaşlı demirem. Sadece… bu poz genç kızlara daha uygun...

Ana leylek hışımla arkasını döndü. Pat! Yuvanın kenarına süt beyazı bir kakasını bırakıverdi...

— Al sana poz!

Ben makinemi kenara çekip bağırdım:

— Ayy! Bele model mi olur ya?

Bir süre küsüp başını çevirdi. Ben gönlünü almak için bin dereden su getirdim. Sonunda suratını astı, dümdüz dikildi.

— Oldu mu belə?

— İyi oldu da… biraz yana dön, hafif gülümse…

Tam sözümü bitirmiştim ki, öyle bir nara attı. Bütün köy ayağa kalktı...

O sırada baba leylek gökten süzülerek indi. Yuvaya konar konmaz bana sert sert baktı...

— Sen çox ileri getməyə başladın, kaftar!

Ben şaşkın, makinemi saklamaya çalıştım...

— Men sadece fotoğraf çekirem…

Baba leylek, karısının kulağına bir şeyler fısıldadı. İkisi de kanatlarını birbirine dayayıp kafa kafaya verdiler. Bir süre mırıldandılar, sonra baba leylek bana döndü:

— Misafir olduğun için bu sene poza verəcəyiz. Ama bir şərtlə!

— Neymiş bakalım?

— Seneye geldiğinde buraya uygun giyin. Saçını kəsdir, en önemlisi də şu küpeleri takmadan gel!

İçimden “Sana ne ya?!” diye çıkışmak geldi ama Türkiye’de olduğumu hatırlayıp ses etmedim...

— Seneye zaten saçım kalmayacak, merak etmeyin, dedim...

O sırada ana leylek göz kırptı:

— Sen erimin dediklərinə baxma. Saçın da, küpen də sənə çox yaraşır.

Ben gülerek başımı salladım. Ama iş bitmedi...

Tam toparlanıp gidecekken, yuvanın içinde ciyak ciyak sesler yükseldi. Dört minik yavru başlarını çıkarmış, merakla bana bakıyordu.

— Aaaa! Yavrular çıkmış!

Ana leylek hemen kanadını açtı:

— Çekme! Daha tipleri düzəlməyib. Burnu babasına oxşayıb, biraz zaman ver!

Baba leylek homurdandı:

— Hele bir gözleri açılsın, ondan sonra şəkil çəkərsən...

Ben yalvardım:

— Ne olur, sadece bir kare…

Yavrulardan biri anasına dönüp tiz sesle sordu:

— Anaaa, bu kimdi?

Ana leylek:
— Bizim  köyün Hollanda'lısı. Kamera ilə gəlir, bizi məhlənin artisti eləyir...

Yavru:
— Biz də televizora çıxacaq mıyıq?

Ben kahkahaya boğuldum. Baba leylek ise iyice sinirlendi:

— Televizor mölevizor yoxdu! Önce uçmayı öyrənin!

Yavrular hep bir ağızdan “uçacağıııııııııııq!” diye bağırınca, yuvanın altındaki köylüler merakla yukarı baktı. Muhtar Ali Rıza elinde çay bardağıyla geldi:

— Ne oluyor burada? Yine leyleklerle kavga mı ediyorsun, Hollanda'lı?

Ben mahcup bir gülümseme ile omuz silktim:

— Vallahi muhtar, fotoğraf çekmeye geldim, ama iş çığırından çıktı…

Muhtar başını salladı:

— Seneye bu leylekler senden kira isteyecek, benden söylemesi!

Ana leylek gururla kanatlarını kabarttı:

— O fikir fena deyil haa…Muhtar sen var ol.

Ben alelacele makinemi kapattım. Çektiğim birkaç kareye baktım. Her şeyden öte, en komiği şuydu: Yuvanın kenarında duran baba leylek, bana sert sert bakarken, arkasında ana leylek bana gizlice göz kırpıyordu.

O an içimden geçirdim:
“Demek ki leylek yuvasında bile son sözü kadın söylüyor…”

Cemal T.Akça 
Haziran 2025

Önceki Haber Cennetin Anahtarı...
Benzer Haberler
Rastgele Oku