Cemal AKÇA yazdı...
[email protected]
Fotoğraf: Cemal AKÇA…
Köyde sabah ezanı yeni okunmuştu ki, karavanımın kapısı çalındı. Gözlerimi ovuşturup kapıyı açtım: Muhtar Ali Rıza karşımda!
— Hollandalı, çabuk hazırlan! Leyleklerin düğünü var!
— Ne? Leylek düğünü mü? Daha dün uçmayı öğrenmişlerdi!
Muhtar keyifle kafasını salladı:
— Bizim köyde iş çabuk yürür. Yavrular büyüdü, eş buldu. Sen de fotoğrafçı oluyorsun...
Ne olduğunu anlamadan elimde makinayla kendimi yuvanın altında buldum. Yukarıda cümbüş vardı: Kanatlarını kabartmış, süslenmiş yavru leylekler sağa sola koşuşturuyordu...
Yavru leylek (heyecanla):
— Dayııı, mən toy edirem! Sen de şəkil çəkəcəksən, haa?
Ben:
— Ya ben hayatımda leylek düğünü çekmedim ki…
Ana leylek:
— Çox danışma, çıx yuxarı. Qonaqlar gəlməmişdən masa qurulsun!
Bir baktım ki, masa dedikleri şey yuvanın kenarına dizilmiş çırpı dalları. Üstünde kurbağa bacağı, yılan derisi, solucanlar özel olarak yakalanmış Aras nehrinin çok lezzetli sazan balıkları biraz da köyün çocuklarının getirdiği dürüm...
Du dürüm benim çok sevdiğim lavaş arası şor (tulum peyniri)duruyor...
Ben (şaşkın):
— Bunlar… düğün yemeği mi?
Baba leylek:
— Həə! Bizim menümüz böyledir. İstəməsən sənə də dürmek verə bilərik...
Daha ben kahkaha atamadan davetliler gelmeye başladı: Aras’ın karşı tarafı Başköy’ün leylekleri, kargalar, iki tane de meraklı ördek… Hepsi gagırıp ötüşerek “toy havası” yapıyordu...
Bir karga:
— Qaaak! Bu Hollandalı da kim?
Ana leylek:
— Bizim məhəllənin fotoğrafçısıdı. Şəkillərimizi çəkib instagrama atır...
Kargalar kahkahaya boğuldu, ben ise utancımdan makinayı gizledim. Ama iş büyüdü: Baba leylek yüksek sesle anons yaptı...
Baba leylek:
— Deyrmanlar! Toyumuz başlıyır! Musiqi gəlsin!
O anda köyün çocuklarından biri darbuka getirdi. “Dum tak tak dum!” sesleri arasında yavru leylek gelin, tüylerine kırmızı kurdele takılmış halde yürüdü. Yanında damat adayı ,başka köyden gelen uzun bacaklı bir leylek...
Ben makinayı kaldırdım. Deklanşöre basacakken damat bana bağırdı:
Damat leylek:
— Hey, şəkilləri çirkin çıxartma haa! Burnum babamınkına oxşayır, yaxşı bucağdan çək!
Ben:
— Tamam da, senin zaten burnun kocaman…
Damat leylek:
— Sən öz burnuna bax, Hollandalı!
Herkes kahkahaya boğuldu. Gelin leylek bana göz kırptı:
Gelin:
— Dayı, sən məni incitmə. Mənim pozum yaxşı çıxsın, qız evindəyəm...
Baba leylek hemen ortaya girdi:
— Susun, susun! Qonaqlar baxır.
Derken nikâh faslı başladı. Muhtar, ciddiyetle yuvanın ortasına çıktı:
— Soruyorum! Erkek leylek, dişi leyleği eş olarak kabul ediyor musun?
Damat:
— Qaqqq… (boğazını temizleyip) Edirem!
— Dişi leylek, sen de bu uzun gagalıyı eş olaraq kabul ediyor musun?
Gelin:
— Edirem vallah, amma burun böyükdü, neyləyim…
Yuvanın etrafı kahkahaya boğuldu. Ben makinayla art arda fotoğraf çektim...
Sonra sıra halaya geldi. Bütün leylekler kanat çırpa çırpa yuva üstünde halay çekti. Kargalar ritim tuttu, ördekler “vak vak” diyerek eşlik etti. Ben de kendimi tutamayıp kollarımı açtım, kanat çırpar gibi onlara katıldım...
Çocuklar aşağıda bağırıyordu:
— Hollandalı leylek oynuyor! Hollandalı leylek oynuyor!
Ee yllardır Hollanda’da yaşasam da öz kültürümüzü unutmadığımı ıspatlarcasına açık olan kollarımı indirmeden diji Bayram’a göz kırparak şeh Şamil müziğini çalmasını söyledim ben oynadıkça gelin leylek hayranlıkla çox yaşa dayı diyence tüm leylekler kanatlarıyla hem eşlik etti hem de alkış tuttular...
Ben coşmuşum Bayram bir de Harman dalını yutubeden çalınca bir kartal gibi kollarımı açıp ,dizlerimi yere vurup oynarken farkında oldum,Aras’ın öbür tarafı Kürt köyü Aşağı Başköy’den gelen misafir leylekler ve özellikle gelin leyleğin yiyeni tepkisiz duruyor.Gelin leyleğin yiyenine göz kırparak ne oldu işareti yaptım.Usulca geldi omuzuma kondu,kulağıma
-Xal, tu dikarî Şevko xaltîkê jî bidî lîstin û reqsê?
Tam anlamadığımı söyledim kimsenin duymayacağı şekilde.
-dayı bir de şevko halayı çaldırır ve oynarmısın?
Hemen Bayram’nın kulağına fısıldadım.
Şevko halayı çalınca mendilimi çıkardım tüm Ağabey’liler kol kola girdik damat ve gelin leylek de gelip omuzuma konarak halay çekmeye başladık.Baş Köyden gelen leyleklerde hemen halaya katıldı.
O an baba leylek yanıma gelip kulağıma eğildi:
— Sən bizim toyumuzu adam elədin, sağ ol. Amma unutma… Seneye qayınatasan!
Ben dona kaldım:
— Neeeee?!
Ana leylek göz kırptı:
— Zarafat eliyir, qorxma. Amma sən həmişə dəvətlisən.
Gülerek makinemi boynuma astım, yuvadan indim. Daha köyün yoluna varmadan düşündüm:
“Bir gün fotoğrafçıydım, ertesi gün leylek düğününde baş misafir oldum. Bu köyde ben daha neler göreceğim acaba?”
Cemal T.Akça
Ağabey 2025
* Bu bir editöryal haberdir.








