Aras’ın Kanadında: Yukarı Çıyrıklı Köyü...

Aras’ın Kanadında: Yukarı Çıyrıklı Köyü...

Cemal AKÇA yazdı...

[email protected]

Fotoğraf  :Cema AKÇA…  

Doğu Anadolu’nun bereketli vadilerinden biri olan Aras Nehri havzası, yalnızca tarımsal üretimiyle değil, kuş çeşitliliğiyle de öne çıkıyor. Aşağı ve Yukarı Çıyrıklı köylerinin çevresinde her sabah, göçmen ve yerli kuşların sesi yankılanıyor. Turnalardan serçelere, ardıçlardan balıkçıllara kadar onlarca tür, bu coğrafyanın gökyüzünü paylaşıyor...

Kuş gözlemcileri ve doğa tutkunları için Aras Vadisi, adeta canlı bir laboratuvar. UNESCO tarafından da dikkatle takip edilen bu bölge, göç yolları üzerinde önemli bir durak. Ancak kuşlarla kurulan bağ, sadece bilimsel bir gözlemle sınırlı değil; köy insanı için aynı zamanda kültürel ve duygusal bir anlam da taşıyor...

Dede ile Torunun Yolculuğu...

Aşağı Çıyrıklı’da yaşayan 12 yaşındaki Elif ve dedesi Hasan, kuşları birlikte izleyen bir ikili. Hasan Dede, köyün hafızası gibi; yüzündeki her çizgi, yılların ve yaşanmışlıkların izini taşıyor. Onun için kuşlar yalnızca canlı türleri değil, aynı zamanda hayat dersleri. Bir turnayı işaret edip “Kuşlar sadıktır, tıpkı iyiler gibi” demesi, aslında bu kültürel yaklaşımın bir özeti...

Elif ise gözlemlerine çocukça bir yaratıcılık katıyor. Dürbünle izlediği kuşlara isimler veriyor: “Gizemli Misafir”, “Gümüş Kanat”, “Yalnız Yolcu”… Böylece kuşların göç hikâyeleri, çocuk zihninde birer masala dönüşüyor...

Alaca Yalıçapkını’nın Dönüşü...

Köyün gündemini değiştiren en büyük gelişmelerden biri ise Yukarı Çıyrıklı’dan gelen haber oldu: Vadide uzun zamandır görülmeyen bir tür, Alaca Yalıçapkını yeniden ortaya çıkmıştı...

Bu tür, bilim insanlarının da yakından izlediği nadir kuşlardan. Görsel güzelliğiyle olduğu kadar, ekolojik dengedeki yeriyle de önemli. Hasan Dede’nin defterlerinde yalnızca bir çizim olarak bulunan bu kuş, yıllar sonra vadide yeniden görülünce köyde heyecan yarattı...

Elif ve dedesi, sabahın erken saatlerinde patikalardan yürüyerek Yukarı Çıyrıklı’ya ulaştılar. Ve sonunda, Aras Nehri’nin üzerinde kanat çırpan rengârenk Alaca Yalıçapkını’nı gördüler. O an, doğayla insanın bağ kurduğu nadir anlardan biriydi...

Hasan Dede’nin sözleri, bu karşılaşmayı anlamlandırıyordu:
“Aras sadece su taşımaz; hikâye taşır, umut taşır…”

Kuşların Mektupları...

Elif için bu deneyim, yalnızca bir gözlem değildi; bir başlangıçtı. Kuşları artık yalnızca izlemeyecek, onların hikâyelerini yazacaktı. Çünkü kuşlar, gökyüzünden gelen birer mektup gibiydi; her biri köyün, vadinin ve Aras’ın geleceğine dair bir umut taşıyordu...

Bugün birçok çevre araştırmacısı, Aras Vadisi’nin kuş göç yollarındaki önemini vurguluyor. Ancak köylülerin ve çocukların bakışı, bu bilgiyi tamamlayan farklı bir katman sunuyor: Doğanın kültürel hafızası...

Aras Vadisi’nin Önemi...

Aras Nehri, yalnızca bir coğrafi hat değil, aynı zamanda bir yaşam kaynağı. Göçmen kuşların uğrak noktası, balıkların üreme alanı, köylünün tarım suyu… Bu yönleriyle vadinin korunması, hem ekolojik hem de kültürel bir sorumluluk...

Elif’in defterine düşen her satır, aslında bu sorumluluğun bir parçası. Belki de gelecekte, onun yazdığı hikâyeler bir çevre bilincine dönüşecek; Aras’ın kanadında taşınan ses, hem doğa hem de insan için yeni bir gelecek yaratacak...

18 Mayıs 2025
Cemal T.Akça...

Önceki Haber Afrikalı KOFİ-6...
Sonraki Haber FAKİRLİK...
Benzer Haberler
Rastgele Oku