Bugünün işçilerine dünden bir yol haritası: İlk Sovyet...

Bugünün işçilerine dünden bir yol haritası: İlk Sovyet...

 

İşçi sınıfına yönelik saldırıların arttığı bugünlerde, İlk Sovyet kitabı 1905 Rus işçilerinin örgütlenme deneyimini anlatarak bugünün mücadelelerine ışık tutuyor; işçilerin yan yana gelişinin nasıl bir güç yaratabileceğini hatırlatıyor...

Eren YÜCEBOY...
[email protected]

İşçi sınıfına yönelik saldırıların yoğunlaştığı dönemlerden geçiyoruz. Baskılanmış ücretler, iş kazası ve cinayetleri, işten atmalar, sendikal hak ve özgürlüklere yönelik baskılar örnek olarak verilebilir ve bu örneklerin sayısı farklı iş yerlerinde daha da özelleşecek şekilde artırılabilir. Bu türden saldırılar işçilerin ana gövdesi tarafından bilinmez de değildir. Bizzat kendisinin yaşamış olduğu hayatın gerçekleri, içerisinde bulunduğu koşullar; ona bu bilgiyi her gün daha fazla hatırlatır vaziyettedir. Vaziyetin bu türden gidişatına dair itirazlar, “Bir şeyler yapmak” gerekliliğine ilişkin tartışmalar yoğunlaşmaktadır. Ancak bu itirazın hangi araçlarla sürdürülebileceği, mücadelenin hangi biçimlerde gerçekleşebileceğine ilişkin güncel örnekler sınırlıdır. Oysa, işçi sınıfının kendi mücadele tarihi; öğrenilebilecek, sonuçlar çıkarılacak deneyime sahiptir...

İşte, Kor Kitap tarafından yayına hazırlanan ve kendisi de bir işçi olan Samoylov’un anılarının yer aldığı “İlk Sovyet” kitabı işçi sınıfının kendi tarihinde yer alan böylesi bir mücadele aracının anlatısını sunmaktadır. Rusya’da 1905 devriminin ön günlerinde Ivonovo-Voznesensk kentinde yaşanan iki buçuk aylık greve nasıl ve hangi araçlarla hazırlanıldığını, bu araçların grev boyunca ve sonrasında nasıl bir deneyim bıraktığını anlatan kitap; bugün birçok işçinin de kendi koşullarına dair bir şeyler bulabileceği ve bu koşulların değişiminin nasıl mümkün olabileceğine dair de ipuçlarını edinebileceği bir kaynak durumundadır...

Dönemin Rusya’sı ile bugün Türkiye’de var olan koşulların aynı olduğunu söylemek fazla iddialı bir söylem olacaksa da kimi benzerlikler dikkat çekiyor. Her şeyden önce, emeğin ücretlendirilmesinde yaşanan değersizlik ve buna bağlı olarak yaşanan yoksulluk; uzun çalışma saatleri, bugün ile ortaklaşan noktalar. Benzerlikler başka örneklerle de ifade edilebilir. Örneğin, şehir merkezinde eylem yapma kararı alan Rus işçilerine şehir merkezini kapama kararı alan vali ile Gaziantep Başpınar’da binlerce işçi ekmeğini büyütmek için üretimden gelen gücünü kullanma cüretini gösterdiğinde bütün bir şehirde eylem yasağı kararı alan Gaziantep valisi arasındaki benzerlik örnek gösterilebilir. Yine, bugün hakları için mücadele eden Şık Makas işçilerinin temsilcilerinden Buse Kara’yı ev hapsine mahkum eden sınıfsal refleks ile dönemin Rusya’sındaki grevci işçileri takibe alan, gözaltı kararlarıyla iradelerini zayıflatmaya çalışan refleks ilhamını aynı kaynaklardan almaktadır. Bugün birçok sanayi sitesinde bulunan camide cuma vaazlarında işçilere patronların velinimet olduğu, onlara karşı gelmemek gerektiği öğütlenmektedir. 1905 Rusya’sında da grevci işçileri halkın gözünde itibarsızlaştırmak için türlü söylemlere başvuran papazlar arasındaki ortaklık kaçınılmaz ve dikkat çekicidir...

Benzerlikler yalnızca işçilerin ekonomik koşullarıyla, iktidarların işçi sınıfına yönelik saldırılarıyla da sınırlı kalmamaktadır. Bugün birçok işçinin mücadeleye atılma konusundaki en temel engellerinden biri olarak yanındaki işçi arkadaşına olan güvensizliği dikkat çekmektedir. “Bizim fabrikada olmaz.” , “Bizim fabrikanın işçileri ile yol yürünmez.” gibi söylemler çokça işitilmektedir. O günün Rusya’sında da üstelik hareketin en güçlü olduğu zamanlarda dahi işçi hareketi içerisinde kimi “çürük elmalar” mevcuttur. Ancak, bu durum mücadeleye atılma konusunda kararlılık gösteren “ileri işçiler” için bir engele dönüşmemiştir. Aksine, kendileri gibi düşünmeyen, fikren ortaklaşamadıkları işçileri dahi patronların propagandasına maruz kaldığı için öyle düşünen ama işçi sınıfı mücadelesine kazanılması gereken kişiler olarak görmüşlerdir...

Görüldüğü üzere iki dönem arasında yaşanan ekonomik koşullar ve iktidarların işçi sınıfına saldırı pratikleri açısından ortaklaşan kimi yanlar mevcuttur. O gün de bugün de patronların iktidarı benzer tutumu takınmaya devam etmekteler. Farklılık ve dolayısıyla bugünün işçilerinin kendilerine çıkarabileceği sonuçlar, işçilerin bu saldırılara verdiği cevaplarda yatıyor. Buradan bahsetmekte fayda var. Adından da anlaşılacağı üzere kitap 1917 devrimiyle birlikte iktidar organı halini alacak sovyet tipi işçi örgütlenmesinin ilk deneyimine odaklanmaktadır. Nedir bu ilk sovyetin deneyimi? Ne yapmıştır? Nasıl mümkün olmuştur?

Yukarıda da bahsedildiği üzere dönem, Rusya işçi sınıfı açısından türlü saldırılarla baş etmek durumunda kaldıkları bir döneme işaret etmektedir. Her şeyden önce, işçilerin hiç değilse ana gövdesi, bu saldırıları tek başlarınayken püskürtemeyecekleri konusunda bir fikir birliğine sahiptirler. Onları yan yana getiren ve başta mütevazı bir çaba olarak ortaya çıkan ama sonrasında emek eylenerek 40-50 bin dolayında işçinin ortak hareket edebildiği bir mücadele hattına dönüştüren şey bu fikir birliğidir. Bu fikir birliğinin pratik yansımalarına da değinmek gerekir. Henüz grevden önce bile yan yana gelip düzenli toplantılar yapan, greve hazırlık sürecini birlikte karar altına alan ve kararları birlikte harekete geçiren bir deneyim söz konusudur. Hangi fabrikaya hangi bildirinin dağıtılacağı, bildirilerde işçileri nasıl bir mücadele platformuna davet edecekleri, bildirinin basımı, dağıtımı… Hepsi işçilerin bu yan yana gelişlerinin sonucunda hayata geçen şeylerdir. Çağrılar yalnızca bildiri dağıtımı ile de sınırlı kalmamıştır. Tezgah başlarında, evlerinde, buluşmalarda işçiler kendi sınıfının diğer mensuplarına çağrılar yapmaktadırlar. Ve bu emeğin neticesinde bu çağrılar diğer işçilerde de bir motivasyona dönüşebilmiştir. Şehrin önemli fabrikalarında işçiler greve hazırdırlar ama işaret fişeği beklemektedirler. O anlarda dahi imdadına yine kendi sınıfı yetişir. Greve çıkan iki fabrikanın işçileri başka bir fabrikanın bahçesine giderek o fabrikadaki işçileri de greve çağırır. Bu sayede grevler kitleselleşir. Çok sayıda işçinin katıldığı bu grevlere bir temsiliyet kazandırmak, grevi yönetmek ve yönlendirmek adına da bir temsilci organ seçilir. Bu organ, Rusya işçi sınıfı tarihinin de ilk sovyet deneyimi olarak öne çıkar...

Patronlarla olan müzakereler, yapılacak eylemler, iki buçuk ay boyunca sürdürülen politik eğitim süreci bu organın demokratik işleyişi aracılığıyla yönlendirilir. İşçi sınıfının bu mücadele aracı, grevdeki işçilerin maddi koşullarını gözeterek bağışlar toplar. Kasada biriken bu toplam, en ihtiyaç duyan işçi en öncelikli olacak şekilde yine bu organ tarafından pay edilir. Zorluklar böylece aşılır ve grevler büyük oranda kazanımla nihayete erer. Dün fabrikasında yöneticilerden azar işiten, hakarete maruz kalan işçiler bir kez daha fabrikasındadır. Ama bu defa hakaret işitmez, hor görülmez. Çünkü işçilerin sovyet deneyimi sayesinde artık içeriye “Dağınık bir şekilde değil, yenilmiş ve dağılmış gibi değil, kazananlar olarak, dayanışma ve örgütlülüğün gücünün tamamen farkında olarak” dönmüşlerdir. Bu farkındalığın esas dayanağı grev boyunca sürdürülen politik eğitim sürecidir. Bugün de sıkça duyduğumuz “grev okulu” tabirinin en canlı örneğini gördüğümüz bu eğitim sürecini Samoylov “ekonomi-politik bilimler üniversitesi” olarak tanımlamaktadır...

Bu türden deneyimler Türkiye’de de hiç yok değildir. Ancak, hâlâ daha işçilerin ana gövdesi tarafından kabul görmüş ve sınıfın toplam bilinç düzeyi haline gelmiş deneyimler değildir. İhtiyacımız olan bu deneyimlerin sayısının artması ve başkaca işçilere de örnek olarak takdim edilmesidir. Ücret mücadelesinin en çetin geçtiği, ücret zamlarının belirleneceği aylar yakındır. O günlere hazırlık, bugünün ihtiyacıdır. Önümüzdeki engelleri ve zorlukları bilerek ama kendi sınıfımızın tarihine bir dönüp bakarak yan yana gelmemiz şarttır. İş yerinde kuracağımız komiteler ve işçi grupları, belki bugün için mütevazı bir görünüme sahip olacaktır. Ama günün sonunda kazanabilmemiz için bunların sayısının artması da şarttır. “İlk Sovyet” kitabı, bunun nasıl mümkün olabileceğini görmek isteyen işçiler için böylesi bir okumayı vadetmektedir...

NOT : Bu yazı ve fotoğraf Günlük Evrensel Gazetesi'nden alınmıştır...

* Bu bir editöryal haberdir.

Önceki Haber Bir romanın halkaları: Ahmet Antmen’in katmanlı dünyası...
Sonraki Haber Türk, Kürt, Ermeni ve Pontos belgelerinde "Topal Osman"
Benzer Haberler
Rastgele Oku