Prof. Dr. Doğan GÖÇMEN yazdı...
CHP’ye yapılan operasyonların iddia edilen yolsuzluklarla bir alakasının olmadığı artık herkes tarafından biliniyor. Bunun seçimle de, erken seçim baskısını azaltmanın dışında doğrudan bir ilişkisinin olduğunu iddia etmek, Bahçeli’nin TRT açıklamasından sonra mümkün değildir...
Operasyonların siyasi içerikli olduğu çok söylendi, fakat söz konusu siyasi içeriğin ne olduğuna ilişkin pek bir şey denmedi.
Bu operasyonların içte, buna ister “barış süreci” diyelim ister “terörsüz Türkiye” süreci diyelim, hangisini dersek diyelim; bu operasyonların içte sürece karşı olan güçlerin elini güçlendirdiği kesin, çünkü CHP, uyumluluk arzetmeyen hükümetin dışında bu sürecin tek gevencesidir...
Bu operasyonlarla hükümetin bu süreç boyunca ve sonrasında değişikliklerle oluşacak yeni durumda da güçlü egemenlik kapasitesini barındırmak istediği aynı şekilde açıktır. Bu kendisine süreç boyunca tüm seçenekleri hep açık bırakacaktır. Egemen doğal olarak egemenliğini hep muhafaza etmek zorundadır...
Fakat CHP’ye yapılan operasyonların sadece bununla da bir ilişkisinin olduğunu söylemek mümkün değildir. Operasyonların bu söylediklerimizin yanında bir de sürece kazandırılmak istenen karakter ile bir ilgisinin olduğunu göz önünde bulundurmak gerekir. Operasyonların hangi bakımdan siyasi olduğu burada açığa çıkıyor.
Öcalan’ın fesih kongresine gönderdiği “perspektif metni” tam da bu bağlama oturuyor...
Önceki “barış sürecinin” epey ilerlemiş olmasına rağmen yarıda kesilmesinin nedeni, Kürt hareketinde halkçı solcu unsurun henüz ağır basıyor olması ve bu haliyle devlete entegre edilememesiydi...
O günden bugüne kadar geçen süreçte Kürt hareketi içinde halkçı solcu unsurun geriletilmesi, muhafazakar kanadının güçlenmesi için bir dizi siyasi, ekonomik ve başka birçok önlem alındı. Selahattin Demirtaş’ın içeride tutulmasının nedenlerinden en önemlisi kanımca budur...
CHP’ye yapılan operasyonlar, CHP üzerinden belediye başkanı seçilmiş Kürt unsurlar veya CHP’de Kürt hareketi içindeki halkçı solcu unsurları güçlendirme eğilimi içinde olanların içeri alınması; bunların hepsi Kürt hareketinde olan halkı solcu kanadın geriletilmesini amaçlıyor...
Böylece sürece muhafazakar, hatta olabildiği kadar gerici bir içerik kazandırmak için her şey yapılmış oluyor. Bu bakımdan CHP’nin bir kesimine karşı girişilmiş olan tasfiye eylemi aynı zamanda Kürt hareketinin de bir kesimine karşı yürütüldüğü kesinlikle ileri sürülebilir...
Kurultay davası ve Kılıçdaroğlu “tehdidi” de CHP’ye yapılan muhafazakar kanadı güçlendirme projesinin bir parçasıdır.
Öcalan’ın “perspektif metni”, Kürt hareketini tarihinden kaynaklanan işçi ve halkçı unsurlardan tamamıyla arındırmayı amaçlayan bir perspektifle kaleme alınmıştır...
Dün yayınlanan video mesajının giriş cümlesindeki solcu çağrışımlar içeren çok anlamlı “komünalist yoldaşlık hareketi” ibaresi ile işaret edilen yeni aşama da bunla ilgilidir. Siz “komünalist” sözcüğünü “komünitarist” olarak okuyunuz. Komünitarist proje ilkesel olarak muhafazakar bir projedir...
Evet, 19 Mart’tan beri yaşananlar, geçen yıl Ekim ayında ünlü bir el sıkışmasıyla başlayan sürece kalıcı muhafazakar, hatta gerici bir içerik kazandırma çabasının ürünüdür. “Türkiye Yüzyılı” olarak ifade edilen cumhuriyet, laiklik, ilericilik, emekçi karşıtı büyük sermaye dostu “büyük projenin” başarısı da bu sürecin muhafazakar, hatta gerici bir içerik kazanmasına bağlıdır...
Can Atalay’ın içeride tutulması da bu süreci muhafazakar bir içerikle tamamlama çabası ile ilgilidir. Bu sürece halkçı solcu unsurun etki edebilmesinin tek garantisi bundan sonra da bu bakımdan mitinglerin kitleselleşerek ve yayılarak sürdürülmesidir...