Cemal AKÇA yazdı...
[email protected]
Tarih boyunca insanlık, doğayı, toplumsal düzeni ve bireysel varoluşunu anlamlandırmak için çeşitli inanç sistemleri geliştirmiştir. Çoktanrılı (politeist) dinler, insanın yaşamının farklı alanlarına hükmettiğine inanılan tanrılar etrafında şekillenmiş; ekonomi, savaş, bereket, aşk gibi temalar farklı ilahi figürlerle temsil edilmiştir...
Modern çağda ise kapitalizm, köklü bir ekonomik sistem olmanın ötesine geçerek adeta kültürel, psikolojik ve toplumsal bir inanç yapısına dönüşmüştür. Bu çalışmanın amacı, çok tanrılı dinler ile günümüz kapitalist düzeni arasında ortaya çıkan yapısal ve sembolik benzerlikleri tartışmaktır.
İnanç sistemlerinde tanrıların işlevselliği
Antik çok tanrılı sistemlerde her tanrı belirli bir alanda güç sahibiydi. Örneğin, Antik Yunan’da bereket için Demeter’e, ticaret için Hermes’e, savaş için Ares’e başvurulurdu. Bu ritüeller, bireyin yaşamını ve toplumsal ilişkilerini yönlendiren kutsal araçlardı. Antik insan, ihtiyaç duyduğu alanda farklı bir tanrıya ‘yatırım’ yapar, ritüel gerçekleştirir ve karşılığında güvenlik arardı...
Modern kapitalizmde ise bu tanrıların yerini para, başarı, statü, tüketim, marka bağımlılığı, teknoloji gibi kavramlar almıştır. İnsan, sosyal değeri ve “varlık alanını” bu unsurla ilişkilendirir. Bir anlamda para, günümüzün en işlevsel tanrısı haline gelmiştir...
Karl Marx’ın meta fetişizmi kavramı, kapitalist sistemde bile tüketim nesnelerin insanın üzerinde mistik bir güç etkisi oluşturduğunu belirtir. Nesnenin gerçek kullanım değeri yerine, sosyal anlamı önem kazanır. Bu durum, antik çağlarda tanrılara yüklenen sembolik değerlerin modern versiyonudur. İnsan, ürünü satın alırken yalnızca bir eşya değil, aynı zamanda kimlik, özgüven, sosyal statü gibi soyut değerleri de edinmiş olur...
Max Weber, modern toplumlarda kutsal olanın sekülerleştiğini ve rasyonel yapılar içinde yeniden konumlandığını söyler. Bu bağlamda, tanrılar artık tapınaklarda değil; finans merkezlerinde, reklam panolarında, tüketim kültüründe ve piyasa raporlarında karşımıza çıkar. Birey, finansal yatırım yaparken adeta modern bir ritüel gerçekleştirir; uygulamalar, grafikler ve raporlar yeni tür “kutsal metinler” gibidir...
Kapitalizm, tıpkı politeist inanç sistemleri gibi çok merkezlidir. Herkes aynı ekonomik “tanrıya” inanmaz; kimi teknolojiye (Apple, Tesla), kimi lükse (Rolex, Gucci), kimi finansal güce (Wall Street), kimi sosyal medyaya yönelir. Bu durum antik dönemde farklı tanrılara yapılan ritüellerin modern toplumda marka bağlılığı ve tüketim alışkanlıklarıyla yeniden üretildiğini gösterir...
Çok tanrılı dinler ile modern kapitalizm arasında dikkat çekici yapısal benzerlikler bulunmaktadır. Geçmişte insanlar yaşamlarının farklı alanlarını düzenlemek için çeşitli tanrılara yönelirken, bugün aynı işlevi para, tüketim, başarı ve marka kültürü üstlenmektedir. Tanrıların yerini şirketler, ritüellerin yerini tüketim pratikleri; tapınakların yerini alışveriş merkezleri ve dijital platformlar almıştır...
Bu bağlamda şu soru önem kazanmaktadır:
“İnsan inanmaktan hiç vazgeçti mi, yoksa sadece inancının yönünü mü değiştirdi?”
Belki de modern insan, ilahi otoriteleri reddederken yeni tür ‘dünyevi tanrılar’ üretmiştir. Kapitalizm, tıpkı çoktanrılı dinler gibi bireyin ihtiyaçlarını farklı figürler üzerinden karşılamaya çalışmaktadır. Sonuç:Çok tanrılı dinler ne kadar da benziyor zamanımızın kapitalizmine; yalnızca tanrıların adı ve tapınma biçimi değişti...
* Bu bir editöryal haberdir.








