Peki ben kimim?

Peki ben kimim?

Cemal AKÇA kendisini yazdı...
[email protected]

Ben doğduğumda köyde olağanüstü hâl ilan edilmedi ama “Olağandışı Çocuk Tespiti Komisyonu” jet hızıyla toplanmış. Annemin anlattığına göre:

“Doğar doğmaz seni doğurtan Kıymet kadın, ‘Aaa bu Malakan!’ diye bağırdı; herkes de alkışladı!”

Meğer köyde biri ağzından bir şey kaçırırsa, geri kalan herkes mecburen onaylarmış; yoksa sosyal düzen bozulurmuş. Ben daha ağzımı yeni açmışken oy çokluğuyla Malakan seçilmişim bile...

Babam “Oğlumun adı Cemal Gürsel olacak!” diye bastırmış ama köyün kendi gündemi vardı:

“Malakan çocuk geliyor, yolu açın!”

Kadınlar beni görünce ellerini şap şap vurup:

“Vallahi süt doldurmuş gibi kızarmış!” derlermiş...

Sanki çocuk değil, Hollanda’dan sınır dışı edilmiş bir süt danasıyım! Bebek hâlimle kaymaklı yoğurt gibi kızarıp utanırmışım. Onun için köylü de uzun süre beni insan değil, süt ürünü kategorisine göre değerlendirdi...

Eğitim Yolculuğum:

Köyde okul yoktu ama bileni çoktu… Yanlış da bilse çoktu. Okul çağına gelince, güler yüzlü kadınların “Malakan” lakabını değil; asık suratlı erkeklerin “Cemal Gürsel” söylemini benimsedim. Ee, neticede ben de erkeğim!

Bir gün amcaoğlu ile Aras’ın kenarında durduk. Su buz gibi dizimize vuruyor. Amcaoğlu bana döndü:

“Cemal, bu nehir seni ya okula götürecek ya geri gönderecek.” dedi...

Pantolon ve donu torbaya koyduk, torbayı başımıza aldık, karşıya geçtik. Su öyle soğuktu ki ayaklarımız taşlara yapışıyordu. Karşıya geçince sağa sola baka baka giyindik. Don ıslak, pantolon ıslak… Köye varınca pantolon, donun ıslaklığını geri emip tam teşekküllü bir gölet oluşturdu...

Bence o gün biz “eğitim sistemine” değil, Hipotermi Dayanıklılık Sınavı’na girdik...

Yukarı Çıyrıklı’ya varınca anamın köylüleri beni bağırlarına bastı:
“Hoş gelmiş mamanın oğlu!”

O gün anladım ki bizim eğitim sistemi üç aşamalıymış:
1. Suyu geç
2.Donu ıslat
3.Annenin köylüsüne teslim ol...

Ertesi gün tek başıma okula gittim. Okul dediysem… Cafer Dayı’nın iki odalı evi...

Girişte eskiden ayakkabı çıkarılan yer, şimdi temizlik malzemeleri ve montların asıldığı bölüm. Sağdaki oda okuldu ama klasik okul değil: Okul: Beş Sınıf Tek Oda – Karma Eğitim Değil, Karambol Eğitim. Enine dört, boyuna beş sıra… Beş sınıf aynı odada. Yedi yaşından on sekize kadar öğrenci karması; tam Anadolu’nun akademik salatası...

Aşağı Çıyrıklı’dan 1.90’lık Ali vardı; öğretmen kulağını çekmek için önce merdiven arardı. Yukarı Çıyrıklı’da Murtaza, Leman, Gülseren ve Gülsüm vardı; onlar da Ali kadar devasa değil ama yan sanayi ürünü gibiydiler. Çoğu okul biter bitmez evlendi; hatta şubat tatilinde nişanlanan, kaçan bile olurdu...

Öğretmen yoktu; önce anamın akrabası bana bir yer gösterdi. Sonra öğretmen geldi. Ben daha otururken yanımdaki Hüseyin beni kolumdan kaldırdı: “Hazır ol!”

Öğretmen ne dediyse hep bir ağızdan “Sağ oool!” diye bağırdık...

Yoklama yapıldı, adım okunmadı. Koşa koşa öğretmenin yanına gittim:
— Ben yeni geldim öğretmenim, adımı okumadınız.
— Adın?
— Cemal.
— Soyadın?
— Gürsel...

Tek ifade, tek kabul. O dönem öğretmenler kendine güvenmez ama öğrenciye tam inanırdı...

Alfabeyi uzaya fırlatılmış roket gibi öğrendim. Şubat tatilinde karneyi babama uzattım.
Babam saçımı okşadı, bir an dedim ki:
“Kesin beni öpecek! Bu sıcaklık da ne?”
Sonra seslendi:
“Fatma! O güzel yazan kalemi getir! Oğlum hepisini pekiyi getirmiş!”

Kalem geldi. Babam bir bana baktı, bir karneme…
Şefkat gitti, yerine Aile İçi Araştırma ve Denetleme Kurulu geldi:

“Bu ne yahu? Sen kim, Cemal Gürsel kim? Sen onun tırnağı olamazsın!”

Bir anda öz oğulken şüpheli şahıs oldum.
Sonunda soyadımı düzelttiler: Cemal Akça oldum.
Protokolden alındım, halk çocukluğuna indirildim.

Bir sömestir Cemal Gürsel, dokuz sömestir Cemal Akça olarak okudum...

Diploma zamanı Selahattin öğretmen bizi Tuzluca’ya fotoğraf çektirmeye götürdü. Belgeler geldi. Öğretmen beni çağırdı:

— Adın ne?
— Cemal Akça öğretmenim!
— Emin misin?
Belgeyi gösterdi: TEMAL.
Bir harf kaymış; adım don lastiği gibi kayıp başka yere oturmuş...

“Bu sensin.” dedi.
“Değilim öğretmenim! Vallahi billahi ben Malakan çocuğuyum, betonarme değilim!”

Ama baba adı doğru, ana adı doğru…
Öğretmen noktayı koydu:

“O zaman sorun sende evlat.”

Demek ki yanlış doğmuşum...

Ortaokulda adımı Temel yaptılar. O kimdi? Hâlâ bilmiyorum...

Aile: Cemal
Nüfus: Temal
Okul: Temel
Köy: Cemal Gürsel

Ben üç kişiyim ama bir yerden maaş bile alamıyorum; don parası yok!

İlçe Nüfus Müdürlüğü’ne çağırdılar. Masada üç memur...

Birincisi: “Adın?”
— Cemal.
İkincisi: “Nüfusta Temal görünüyorsun.”
Üçüncüsü: “Okulda Temel yazmışlar.”

Ben:
“Ben de bilmiyorum. Hangisini isterseniz ona uyum sağlarım.”

Memurlar tartışıyor:
“Bu çocuk Cemal olabilir.”
“Ama Temal yazıyor!”
“Tipi Temel’e de benziyor.”

Müdür son noktayı koydu:
“Bu çocuğun adı T.C. Karışık Vatandaşı olsun.”

İtiraz ettim:
“Ben karışık değilim; sadece karıştırıldım.”

Dilekçe istediler.
“Yanlış yazarsan hapis çıkar.” dediler.

Ad belli değil ama yanlış yazarsam hapis kesin…
O sırada benim don yine ıslandı tabii: soğuk terden...

Sonunda “kura çekelim” dediler.
Kâğıtlara Cemal – Temal – Temel…
Ben de çaktırmadan Malakan yazdım...

Kura çekildi. Müdür açtı:

Malakan...

Tartışma başladı:
“Bu nasıl isim?”
“Köyün verdiği lakap!”
“Resmî olmaz!”

Ben:
“E ama adı kabul etmediniz, soyadı da etmediniz! Ben ne oluyorum?”

Memur:
“Biz de emin değiliz.”

Müdür kalktı, pantolonunu çekti, sigarasını yaktı; sanki günün önemine dair bildiri okuyacak...

“Bundan sonra seni Cemal veya Temel diye çağıranlara adının TE–MAL olduğunu söyleyeceksin! Sen dua et de babanın hatırı var,yoksa seni sürüm sürüm süründürürdüm...

Bugüne Gelirsek,
Ailem hâlâ bana Cemal der. Nüfus müdürlüğü Temal der. Okul Temel der. 
Köy ise devlet töreni ciddiyetiyle:
“Cemal Gürsel geliyor!”
Peki ben kimim?

Ben:
Kayıtlara sığmayan,
Sınırları aşan,
Donu ıslak, adı karışık bir vatandaş…

Bir nevi “Ne Cemal Ne Cemalmaz” vatandaşıyım.

1 Aralık 2025 – Den Haag

* Bu bir editöryal haberdir.

Önceki Haber Zaman Tüneli...
Sonraki Haber Çoktanrılı İnanç Sistemleri ile Modern Kapitalizmin Yapısal Benzerliği...
Benzer Haberler
Rastgele Oku