Prof. Dr. Doğan GÖÇMEN yazdı...
Wolfgang von Goethe ile Vedat Türkali arasında nasıl bir ilişki olabilir? İkisi de birer büyük ozan. Bu bakımdan ilişki kurmaktan kolay birşey olamaz. İkisi de büyük romanlar yazdılar. İkisi de büyük oyunlar yazdılar...
Goethe zamanında sinema yoktu. Ama büyük tiyatro oyunları onun büyük bir sahne ustası olduğunu gösteriyor. Vedat Türkali sinemaya da damgasını vurdu. İkisi de siyasetçiydi, muhalifti. Vedat Türkali Goethe kadar şanslı değildi. Hep eziyetler çekti politik görüşlerinden dolayı...
Ama ikisi de büyük politik değişikliklerin peşinden koştu.Görüldüğü gibi olanak çok. Aralarında sayısız açılardan sayısız sınırsız biçimlerde ilişki kurulabilir.Ben iki yazarın ilk romanları arasında belki de hiç tahmin edilemeyecek bir paralellik kurmak istiyorum...
Goethe'nin ilk romanı "Die Leiden des jungen Werthers" (Genç Werther'in Çektiği Acıları)'dır. Mevcut çeviri yerine bu şekilde çevirmek başlığı daha doğrudur. Roman onu Avrupa çapında ünlü yapar. Roman toplumda yaygın bir intihar dalgasına yol açar...
Toplumda birikmiş olan her türlü çürümenin örgütlenememiş gençlik üzerindeki etkisidir. Geleneksel ahlaki, estetik, sanatsal, toplumsal, cinsel, politik vesaire değerlerden bir türlü toplumsal olarak kopamayan, fakat doğası gereği yenilik arayışı içinde olan özellikle gençler arasında büyük bir intihar dalgasına yol açar...
Bu o kadar yaygın olur ki, toplumda büyük bir korku ve endişe oluşur. Türkali'nin Bir Gün Tek Başına adlı romanı Goethe'nin ilk göz ağrısından tam iki yüzyıl sonra 1974 yılında yayınlanır. Bu roman toplumda belki intihar dalgasına yol açmadı. Fakat romanı başından biraz okuyup da bunalıma düşmemiş kimse yoktur yayınlandıktan sonraki yıllarda. Koltuğunun altında Bir Gün Tek Başına romanını taşıyan herkes bunalım içindedir veya bunalım içinde olan herkes Bir Gün Tek Başına'yı okumuştur...
Roman okuru kendisine mıknatıs gibi çekiyor ve müthiş bir yıkma ve yeniden kurma çabası içine itiyor...
Her iki roman da, Die Leiden des jungen Werthers 1774 yılında Almanya'da, Bir Gün Tek Başına 1974 yılında Türkiye'de toplumsal yenilik arayışının doruk noktasına ulaştığı yıllarda yayınlanmışlardır. Bugün de böyle bir dönemden geçiyoruz. Her iki romanın da ilk etkisi yıkıcıdır. Sonra insanı yıkıcılığında gözlenen şiddete benzer bir şekilde heyecanla yeniyi kurmaya yöneltir...
İntihar edenler yeniden kuruluşu ya beceremeyenlerdir ya da yeniden kurmaya cesaret edemeyen, fakat bunu gururuna da yediremeyenlerdir. Tam da dönemimizin ihtiyaç duyduğu roman her ikisi de. Her ikisi de tam da bugün ihtiyaç duyulan iki roman. Fakat yeni için herşeyi göze alanlara ve yeniyi neredeyse ne pahasına olursa olsun kurmayı göze alabilen cesurlara tavsiye edilir....