Prof. Dr. Doğan GÖÇMEN yazdı...
MARX’ı genel bir teorisyen olarak değil de eyleyen felsefe olarak okuma konusunda Gramsci örnek alınabilir. Gramsci, Marx’ı işlerken onun düşüncelerini kendi kültür, siyaset, düşünce geleceğiyle örneğin Machiavelli ile sürekli ilişkilendiriyor...
Böylece Marx İtalyan dil ve düşünce dünyasının içinde yabancı bir “cisim” gibi durmuyor. Ülkenin, ulusun, halkın her şeyiyle organik olarak ilişkilendirilmiş oluyor. Bu yaklaşım ile Marx İtalyan kültür, dil ve düşünce dünyasında gerçekten eyleyen bir praksis felsefesi oluyor...
Türkiye’de yıllarca praksis falan denildi ama bunun gerçekten ne anlama geldiği üzerine çok az düşünüldü. Zira bunun üzerine düşünmek demek, Klasik Alman Felsefesinde yüzyılların zihin emeğinin teorinin pratiğe uygulanması konusunda biriken bilgiyi bilmek demektir...
Kavramın içermeleri üzerine düşünmek yerine sözcük, retoriğine hayran kalınarak sözcük tekrarlandı durdu. Aynı 11. Tezin hiç bir şey anlamadan tekrarlanıp durması gibi. Kavrama dönüşmeyen sözcükten doğal olarak eylem çıkması mümkün değildir...
Sözcüğün kavrama dönüşmesi ise ancak içerik ile mümkündür. Türkçe kültür, dil ve düşün dünyasında Marx’a içerik kazandırmak, onu Anadolu’nun her şeyiyle organik olarak ilişkilendirmek ile mümkündür...
Ancak bu şekilde Marx bu topraklarda da bir kavrama dönüşebilir ve böylelikle gerçekten eyleyen bir praksis felsefesi olabilir...

 
       
                         
                                     
                                    






