Kofi ile Çaça Muhabbetleri...

Kofi ile Çaça Muhabbetleri...

Cemal AKÇA yazdı...
[email protected]

Sabah erkenden uyandım. Henüz gözlerim tam açılmamış, mutfakta kahve hazırlarken bile aklımda tek bir düşünce vardı:
“Bugün Kofi ararsa, hazırlıklı olacağım.”

Kofi’yle konuşmak öyle basit bir iş değil. Adamın repertuvarı geniş: dünya siyaseti, köy dedikodusu, kendi çocukluğu, Nijerya sınırındaki amcaoğlu… Hepsi tek bir konuşmaya sığabilir. Üstelik kelimeler onun ağzında öyle bir şekil değiştirir ki, duyduğun şey bazen bir haber, bazen de fıkra olur...

O yüzden sabah kahvemi içerken bilgisayarı açtım. Haber sitelerini tek tek gezdim. Türkiye’den, dünyadan, Avrupa’dan ne varsa okudum. Not defterine notlar yazdım. “Aman Kofi karşısında cahil gibi durmayayım,” dedim...

Ama bazı başlıklar var ki, ne yaparsam yapayım anlamıyorum: “Kripto varlık regülasyonunda yeni dönem”, “Neo-klasik ekonomi epistemolojik kopuşu”… Ne Allah aşkına, bu ne demek? Kofi’ye bunu sorsam kesin beni alaya alır:
– Ula dostum, o bizim köydeki elektrik sayaçlarının yenisi daa…

Bütün bu hazırlıkların ortasında fark ettim ki en önemli şeyi atlamışım: Kaçta arayacağını sormayı unutmuşum!

İnternetten saat farkına baktım. Nijerya bizden sadece bir saat ilerideymiş. Rahatladım. “İyi ki altı saat değil,” dedim kendi kendime. Olsaydı sabaha karşı arar, daha gözümü açmadan bana “ABD seçimlerinde kritik gelişme” diye giriş yapardı...

Telefonun sessizliğini dinlerken aklıma geçen günkü konuşmamız geldi. O gün de beni habersiz aramıştı. Mutfakta mercimek çorbasını karıştırıyordum. Telefon çalınca kepçeyi bırakıp cevap verdim:
– Dostum, Fransa’da inekler greve gitmiş daa!
– Kofi, süt fiyatı mı artmış?
– Yoo daa, ahır kapısını açık bırakmışlar, hepsi kaçmış...

İşte böyle… Konular bir anda değişir, sen ne olduğunu anlayana kadar başka bir ülkeye geçeriz...

Tam “Herhalde bugün aramayacak” diye düşünüyordum ki… Telefon çaldı. Ekranda “KOFİ” yazısını görünce istemsiz dikeldim. Sanki Genelkurmay'dan aramışlar gibi ciddi bir tavırla açtım:

– İyi akşamlar Kofi.
– İyi akşamlar daa dostum, naapsun?
– İyiyim, sağ ol. Neymiş o önemli haberler?
– Haçan nerden başlasam diye düşüneyirum daa…
– Nereden başlarsan başla, bütün gün bekledim...
– Aslında çoktur daa, ama en iyisi sizin o sahte imamdan başlayayum.
– Sahte imam mı? Diploma demek istedin sanırım?
Telefonun diğer ucunda kahkaha koptu...

– Ula dostum, sen basını hiç takip etmeyisun he mi?
– Ee, anlat o zaman, öğrenelim.
– Haçan önce imamı anlatayum, sonra da altı diplomalı bakanı…
– Ne? Altı diplomalı bakan mı?
– Ula sana dedum daa, rakın da hazır tut yanında!
– Yok Kofi, beni yoldan çıkarma. Seni ayık kafayla dinlemek istiyorum...
– Ha bu olmaz daa dostum. Ben bile dayanamadum da çaça içeyirum.
– Çaça da neyin nesi?
– Ula Afrika rakısı daa. Alkol derecesi yetmiş beş!
– Yetmiş beş mi? Abooo! Benim elimdeki rakı kırk beş derece. Ondan bile en fazla iki duble içiyorum. Seninkisi bildiğin jet yakıtı!
– He heee… Dördüncü kadehe başliyirum daa, yeni ısındum...

İçimden, “Bu adam birazdan uçarak gelecek,” dedim...

– Tamam Kofi, beşinci kadehe geçmeden anlat da, meraktan çatlayacağım...

Kofi derin bir nefes aldı, sanki TRT ana haberi sunacak:

– Duydun mu, 2009’da sahte imam hatip lise diploması almış daa. On iki sene boyunca da kadrolu imamlık yapmış!
– Bu kadarı da fazla artık Kofi. Emin misin?
– Vallah he, sana şimdi linkini göndereyim de gözünle bak daa.
– Yok yok, sonra bakarım.
– Bitmedi daa. Bu adam üstüne bi de açık öğretimden İslam ilimleri akademisi bitirmiş...

Bir an için sustum. Geçen yıl Kofi bana, “Dostum, bizim köyün muhtarı da iki yerden maaş alıyir,” dediğinde inanmadığımı hatırladım. Sonra gerçekten doğru çıkmıştı. Demek ki bu adam da olabilir…

Şaşkınlıktan rakıyı fondipledim. Ama yetmedi. İçimden, “Keşke şu anda Kofi’nin çaçası elimde olsaydı,” diye geçirdim...

– Tamam tamam, o altı diplomalı bakandan bahsedecektin, ne iş o?
– İyi dinle daa: İletişim Bakan Yardımcısı, kırk sekiz yaşında. Altı üniversite bitirmiş. Üstüne üstlük iki doktora yapmış daa!
– Yuh artık! Bu adam üniversiteye yedi yaşında mı başlamış?
– Yoo daa. Bizim senin gibi normal yedi yaşında ilkokula başlamış. Ama belli ki yatmadan kalkmadan ders çalışmış daa...

Sessizlik oldu.Telefonun ucundan çaça şişesinin kapağının “çıt” diye açıldığını duydum. Kofi gülerek ekledi:

– Dostum, ha bunlar bizim memleketten çıkmaz daa…
– Ne yani sizin memlekette hırsızlık, sahtekârlık yok mu?
– Var ama bu kadarı yok dostum. Benim babam Müslüman, anam Hristiyan. Çocukken her pazar anam beni kiliseye götürürdü, babam da bayramlarda camiye götürürdü. Büyüyünce hiçbirine gitmedim ama hatırlıyorum; cuma namazı en fazla kırk beş dakika sürerdi. Trabzon’da bir arkadaşımın ısrarı üzerine cumaya gittik, gitmez olaydım! İki saat vaaz tadında politika yaptı, daha sonra namazı kıldırdı. Oysa bizde namazdan sonra kalmak isteyenler sohbet eder hocayla...
– Bunda ne var Kofi? Bizimkiler daha dindar olamaz mı?

Kofi uzun bir kahkaha attı:
– Ben de aynı şeyi düşünmüştüm. Ama bu son diploma olayları kafama takıldı. Demek ki satacak başka bir şeyiniz kalmamış ki sahte diploma satmaya başlamışsınız dostum. Bu da yetmemiş, sahte imamlar sahte din satmaya başlamış dostum...

O an fark ettim ki bu konuşma bitmez. İki saat olmuştu, ama Kofi daha yeni açılmıştı. Geçmişte, onu durdurmanın tek yolu bu defa benim telefonu kapatmam olacaktı. Bunu yaptığımda da bana ertesi gün:
– Ula dün internet mi kesildi daa?

Yine çaresizlikten telefonu kapattım...

Ama kulaklarımda hâlâ Kofi’nin kahkahası çınlıyordu:
– Ha ha haaa… Dostum, sen daha çok şey duyacaksın daa!

Cemal T. Akça
13 Ağustos 2025

NOT : Bu arada dostum Kofi’nin hepinize selamı var...

Önceki Haber Diploma...
Sonraki Haber “Sen ne düşünüyorsun?”
Benzer Haberler

Ağabey Leyleyi - 2

Cennetin Anahtarı...

Rastgele Oku