Sömürü insanın doğasındadır! Rekabet insanın bencil genlerinde kodlanmıştır!

Sömürü insanın doğasındadır! Rekabet insanın bencil genlerinde kodlanmıştır!

Prof. Dr. Doğan GÖÇMEN yazdı...

Sayın Doç. Dr. Şafak Nakajima’nın yukarıda kendisinin aşağıdaki sözlerinden özetleyip yazdığım başlıktaki içeriği söylemesi için o kadar uzunca yazıp, sahte bilimsel söylemlerle evirip çevirmesine gerek yoktu:

“…Marx da sömürüyü ve rekabeti yalnızca kapitalist sistemin sonucu olarak görür; ancak bu dürtüler, insan doğasının tarih öncesinden taşıdığı biyolojik mirasın bir parçasıdır.”

Eğer “sömürü ve rekabet” iddia edildiği gibi “insan doğasının tarih öncesinden taşıdığı biyolojik mirasın bir” parçası ise, yazıp çizmeye ne gerek var bırakalım yapsınlar, bırakalım geçsinler! Bırakalım “bencil genlerimiz” yürütsün!

Sayın Doç. Dr. Şafak Nakajima, ne yazık ki bilim tarihinden, özellikle modern bilim tarihinden ve felsefeden habersiz. Mesela “rekabet” problemi Marx’tan çok önce Thomas Hobbes tarafından çözüldü. Hıçobbes’a göre rekabet toplumsal ilişkilerden kaynaklanan bir “savaş durumudur”.

İnsan bencil midir sorusu Marx’tan çok önce Adam Smith tarafından Ahlaki Duygular Kuramı’nda yanıtlandı. Eserin ilk paragrafını okumak yeterlidir...

Marx’ın teknolojik gelişmeleri öngörmediğine dair iddia bir safsatadan ibaret. Google teyzeye “Marx ve technology” diye yazıp bakmanız yeter...

Sayın Doç. Dr. Şafak Nakajima kendisini “Biyopsikososyal Tıp Modeli”, yani aslında insan anlayışı geliştirdiğini söylüyor, ama aynı iddiayı kendisinden önce binlerce bilim insanı ileri sürebilir. Bu arada Marx “biyososyopsikolojik” insan anlayışıyla çalışır. Fakat sayın Doç. Dr. Şafak Nakajima aynı iddiada bulunsa da aslında natüralist veya daha doğrusu biyolojist bir insan kavramıyla iş görüyor. İnsanı tek boyutlu kavrıyor yani...

Marx’ın “insan davranışını yalnızca ekonomik koşullarla” açıklamadığını artık sağır sultan bile duydu. Bu da başka bir safsatadır ve ayrıca Marx 21. yüzyılın teknolojisini ölçü alıp düşünmedi demek başka bir anakronizmdir...

Üzgünüm ama sayın Doç. Dr. Şafak Nakajima, yalnızca yarım yamalak Marx bilgisi ile büyük iddialarda bulunmuyor, aynı zamanda yeterli bilim tarihi ve felsefe bilgisinden de yoksundur. Fakat bilgi iddiaları temellendirilmeyi talep eder...

Hanımefendi’nin o kadar büyük iddialarından tek birini dahi gerekçelendirdiğini görmek ne yazık ki mümkün değildir. Doçentlik ünvanını almış bir bilimciden bilimsel yazı beklemek hakkımızdır. İddiaları peş peşe dizmenin hiçbir yazıyı bilimsel yapmadığı da artık 3 bin yıldır bilinen bir gerçektir...

* Bu bir editöryal haberdir.

Önceki Haber Tuhaf bir ödül, garip bir destek...
Sonraki Haber Maden İşçisi ve Emeğin Onuru...
Benzer Haberler
Rastgele Oku