Yeni e’nin 87. sayısı “Mücadele İçinde Bir Kalem İşçisi: Neriman Hikmet” başlıklı dosyasıyla çıktı!
Edebiyat tarihimizde haklarında çok az konuşulmuş, üretimleri ve hayat hikâyeleri layıkıyla değerlendirilmemiş yüzlerce insan olduğunu söylemek abartı olmayacaktır...
Çoktan unutulmuş ya da ancak hatıra(t)larda yaşar hâle gelmiş aydınların, edebiyatçıların çoğunlukla iktidarın gadrine uğrayan, ömür boyu açlıkla, işsizlikle, polis takibiyle, yeri geldiğinde tutuklama ve işkenceyle terbiye edilmeye çalışılan toplumcu şair ve yazarlardan çıkması ise tesadüf değil...
“Acılı Kuşak” ya da “Fedailer Mangası” gibi isimlerle de anılan bir dönemin toplumcu-sosyalist aydınları, onlardan önce gelen Cumhuriyet’in erken dönem aydınları ve periyodik darbelerin ardından aynı kaderi paylaşan diğer sosyalistler her türlü tehlike ve tehdit karşısında direnmekten imtina etmemişlerse de eninde sonunda hep aynı ve asıl büyük tehlikeyle karşı karşıya kaldılar: Unutulmak...
Neriman Hikmet de mütevazı ama kararlı, direngen bir hayat sürüp neredeyse 40 yıl önce ayrıldı aramızdan. Yoksulluk içinde erkenden başlayan çalışma hayatında dönemin pek çok önemli gazetesinde, Babıâli’nin gazete ofislerinde, matbaalarında dirsek çürüttü, sokak arşınladı...
İşçi sınıfının sendikal mücadelesinin en sert zamanlarında görev ve sorumluluk almaktan geri durmadı. Örgütlü bir sosyalist olarak legal/illegal parti faaliyeti yürütmekten, bu uğurda hapsedilmekten kaçınmadı...
Şiirler, romanlar, hikâyeler yazdı; anketler, röportajlar yaptı, kitaplar yayımladı. Ama bunların hepsi gazete sayfalarında ya da kitapların ilk baskılarıyla sınırlı kaldı. Hayatı hakkında ise çok az şey biliniyor. Doğru dürüst çekilmiş bir fotoğrafına ulaşmak bile çok zor. Hakkında ancak başkalarının anı kitaplarında birkaç satır okuyabiliyoruz…
Hâl böyleyken Neriman Hikmet hakkında bugüne kadar yapılmış en kapsamlı çalışma olan bu dosyamızın – yakın arkadaşı Suat Derviş nasıl yeniden kitaplıklarda ve zihinlerde yerini almışsa– Hikmet’in de hak ettiği ilgiyi görmesinde yol açıcı olmasını umuyoruz. Çünkü hatırlamak, en çok da direnenlerin adıyla anıldığında gerçek bir meziyete dönüşür...