Sezai SARIOĞLU'ndan tadımlık öykü...
"Şarkılı Meliha" olarak anılırken o sabahtan itibaren "Deli Meliha" olarak anılan annem, insana kendini iyi hissettiren "Acem Aynası" tutardı yüzümüze. "Şarkı ve Yara Sandığı"ndan çıkardığı aynaya dördümüzün yüzü sığardı da en küçüğümüzün yüzü sığmazdı...
Yalan konuştuğumuzda yüzümüzü göstermeyen sihirli bir aynaydı. Kimsede izimiz kalmasa da o aynada izimiz, suretimiz kalsın isterdik masal aklımızla...
Aç-âşık çocuklar olarak, insanın içini gösteren Acem Aynası'ndan öğrendik gölgenin ve suretin aslından daha sahici olabileceğini. Aynaya yüzü sığmayan kardeşime, "Hem gökten hem yerden hem ırmaktan gelemezsin ve hepsine birden sığamazsın. Senin yazgın sığamamak." derdi annem...
Gerçekten de o kardeşim, büyüyünce mitinglerde slogan yerine şarkı atan kardeşim, dünyaya sığamadı, sadece şarkılara sığdı...
İnsan hep böyledir, bazen bir ayna bazen bir şarkı bazen bir cümle uydurur sonra da kendini onun dışında unutur... O gün bu gün, dört kardeşin dört yüzü bir yerde birikse ayna oluruz biz. Diğer kardeşimiz ise sır olup bir şarkının içinde kaybolur...
Ayna ise hiç uyumaz, ömür boyu gördüklerini anlatır durur...
Fotoğraf: Özlem Sarıkaya...