Sansüre karşı mücadele bir sınıf mücadelesidir!

Sansüre karşı mücadele bir sınıf mücadelesidir!

*Seyit ASLAN...

Bu topraklarda, 117 yıl önce sansür memurlarının yaptığı görevlerinin benzeri, farklı kurumlarca yürütülüyor ve o nedenle de sansüre karşı mücadele güncelliğini koruyor...

Meşrutiyetin ilan edildiği 24 Temmuz 1908 günü, gazeteciler sansür memurlarını kapıdan sokmayarak gazeteleri doğrudan baskıya gönderdiler. 63 yıl boyunca 24 Temmuz, ‘basın bayramı’ olarak kutlandı. 12 Mart 1971 Askeri Darbesinin ardından İstibdat dönemini hatırlatan uygulamaların geri gelmesi üzerine, o tarihten sonra 24 Temmuz ‘Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’ olarak anılmaya başlandı...

Türkiye’de 18 gazeteci ve medya çalışanı şu an cezaevinde. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), iktidarın hoşuna gitmeyen içerikte yayın yapan televizyon kanalları üzerinden bir sansür mekanizması olarak kullanılıyor. Ekran karartma uygulamaları ve lisans iptali baskısı, darbe dönemi uygulamalarını aratmıyor...

Kuruluş gerekçesi yayın politikası farkı gözetmeksizin basının desteklenmesi olan Basın İlan Kurumu, Evrensel gazetesi örneğinde görüldüğü gibi, gazetelerin resmi ilan hakkını iptal yoluyla gasp ederek bir mali sansür kurumu olarak işliyor. Bugün Basın İlan Kurumu, halkın haber alma hakkını, iktidarın çıkarları ve dayatmalarının önüne koyan her basın kurumu açısından bir zor aygıtına dönüşmüş durumdadır...

İktidarın,19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne karşı başlattığı operasyona tepki olarak gelişen kitlesel protestoları takip eden basın emekçileri üzerindeki baskılar adeta bir rutine dönüşmüştür...

Halkın haber alma hakkı gibi kamusal bir yarar için faaliyet gösteren gazetecilerin üzerindeki iktidar baskısı, doğrudan halka karşı baskı anlamına gelmektedir...

Mesleğe yeni başlayan genç bir muhabir de, uzun yıllardır medya kurumlarında yöneticilik yaptıktan sonra çok izleyen YouTube kanalı aracılığıyla mesleğini devam ettiren deneyimli bir gazetecinin de kendisini güvende hissedemediği bir dönemdeyiz...

Tüm bunlar sadece basın emekçileri ve onları örgütlerini ilgilendirmemektedir. Basın özgürlüğü ile halkın haber alma hakkı arasındaki kopmaz bağ, bu ülkenin işçi ve emekçileri için sansüre karşı mücadeleyi bir görev haline getirmektedir...

İşi, ekmeği için mücadele eden bir emekçi, grevini yasaklayan iktidara karşı kendisinin yanında duran basın kurumlarının yanında olmadan, bu kurumlara sahip çıkmadan, taleplerinin görünür olmasını da bekleyemez...

Sansüre karşı mücadele, sömürücü sermaye düzenine karşı, onun iktidarına karşı mücadelenin bir parçasıdır ve o nedenle de sınıfsal bir mücadeledir...

117 yıldır sansüre karşı mücadele eden basın emekçilerinin yanındayız!

Sansürün olmadığı demokratik bir Türkiye’yi, işçi ve emekçilerin örgütlü mücadelesiyle kuracağız!

*Emek Partisi Genel Başkanı...

Önceki Haber Amentüleri işçiye düşmanlık!
Sonraki Haber HTŞ Lideri Colani: Küresel Jeopolitik Oyunların Sahneye Çıkardığı Bir Cihatçının İdeolojik ve Siyasi Portresi...
Benzer Haberler
Rastgele Oku