Anneler Günü : "Anneliği kutsayanlar,anneleri korumuyor"

Anneler Günü :

Burcu Gülaçtı Ökdemir yazdı...

2025 “Aile Yılı” ilan edildi. Devletin dilinde “aile” politik bir kod çünkü “aile” denince kadın değil, kadının görevleri konuşuluyor: doğurmak, bakmak, katlanmak. Kadınlar bu kodun içinde yalnızca doğuran, bakan, sabreden birer gölgeye indirgeniyor...

Her kürsüde “annelik yücedir” diye başlayan cümleler kuranlar, bu yılın ilk dört ayında öldürülen anneler için tek kelime etmiyor. Hatırlayalım: Hatice, Ayşegül, Aynur, Meryem, Sevcan, Şerife, Gülizar… Hepsi birer anneydi. Hepsi bu ülkede, evlerinin içinde, sokakta, çocuklarının gözleri önünde öldürüldü...

Bu cinayetler münferit değil; bu sistemin kadınlara biçtiği yaşamın doğal uzantısı...

Ve şiddet yalnızca bıçakla, silahla gelmiyor; hastane koridorlarında, reçetelerde, teşhislerde de karşımıza çıkıyor...

Bugün özel hastanelerde doğum yalnızca tıbbi bir süreç değil; sermayenin yeni kâr kapısı...

Yeni doğan bebekler, ihtiyaç duymadıkları müdahalelerle yaşamlarının daha ilk gününde sisteme kurban ediliyor. Çünkü bu düzende bebekler müşteri, kadınlar kuluçka makinesi...

Kadının doğurganlığı metalaştırılıyor, doğumu yönetmesi gereken sağlık sistemi değil, kâr oranları oluyor...

Bu piyasacı düzen, doğumhaneye bile sınıf ayrımını sokuyor...

Yani “annelik” kutsanırken, hem kadın hem çocuk ucuz emeğe ve kâr hırsına kurban ediliyor...

Sürekli doğurganlık, sürekli itaat, sürekli bakım sorumluluğu… Kadınlar, devletin ve erkek egemenliğinin şekillendirdiği bu annelik rolüne sıkıştırılıyor. Oysa annelik bir tercih, bir varoluş biçimi olabilir. Ama kimseye borç değil. Kimseyi kutsal yapmaz, kimseyi vazgeçilmez kılmaz...

Hele ki bu sistemin annelikten anladığı şey; yalnızca kadını ev içi angaryanın tüm yükünü sırtlayan, emeğini böylece daha da ucuzlaştırmaktan ibaretse…

Geçtiğimiz aylarda bir futbol maçında “Normal olan normal doğumdur” pankartı taşındı...

Sahi, normal kimin normali? Kimin bedeni, kimin tercihi bu kadar pervasızca hedef alınabiliyor?

Kadınların bedenine, doğurup doğurmamasına, kaç çocuk yapacağına, ne zaman anne olacağına karar verenler, annelik sonrası hayatına da karar veriyor...

“Çocuğunu düşün” diye susturuyor, “Annesin, sabret” diye eve kapatıyor...

Anneliği seçen de, seçmeyen de yaşamaya, karar vermeye, şiddete karşı korunmaya, insanca yaşamaya hakkı olan kadınlardır.

Doğurmak istemeyen kadına düşman, doğuran kadına ilgisiz bu düzene karşı biz susmayacağız...

Çünkü biliyoruz ki:

Anneliği en çok kutsayanlar, anneleri en yalnız bırakıyor...

Anneliği yüceltenler, kadınları mezara koyuyor...

Önceki Haber Felsefe ve ideoloji...
Sonraki Haber Halk iradesi, Saray yargısının operasyonlarıyla teslim alınamaz!
Benzer Haberler
Rasgele