Dünyanın ‘felaket hali’ ve sosyalizme duyulan ihtiyaç...

Dünyanın ‘felaket hali’ ve sosyalizme duyulan ihtiyaç...

Yücel ÖZDEMİR yazdı…
[email protected]

Hem dün Katar’ın başkenti Doha’da sona eren üç günlük Dünya Sosyal Zirvesinde hem de 10-21 Kasım tarihleri arasında Brezilya’nın Belem kentinde yapılacak BM İklim Konferansı (COP30) öncesinde verilen mesajlara bakıldığında, dünyamızın hali gerçekten felaket.

Bir tarafta artan yoksulluk ve sefalet, diğer tarafta küresel ısınmanın artmasıyla birlikte büyüyen ve büyümeye devam edecek göç, kuraklık, kıtlık, doğal afetler… İkisi birbirinden bağımsız değil elbette. Küresel ısınmanın yarattığı yeni sorunlar dünya çapında zaten kapitalizmin yarattığı ağır sömürü ve savaşlar nedeniyle yoksulluğu daha da büyütüyor.

Sosyal Zirvenin açılışında konuşan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres tarafından verilen mesaja göre, dünya çapında 700 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşamını sürdürürken, 8 milyarlık dünya nüfusunun yüzde 1’i, yani 80 milyonu, toplam servetin yarısını elinde bulunduruyor. Yaklaşık 4 milyar insanın sağlık sigortası gibi herhangi bir sosyal güvencesi yok.

Rakamlar dünyanın bir grup azınlık için cennet, milyarlarca insan için ise cehenneme dönüşmüş durumda olduğunu gösteriyor. Toplam servetin yarsını elinde tutan azınlık, sadece tutmakla kalmıyorlar, aynı zamanda bu oranı arttırmak için sürekli daha fazla sömürü ve savaşı dayatıyor. Bu nedenle dünya genelinde açlık ve yoksulluk azalmak yerine sürekli artıyor.

Birleşmiş Milletler tarafından düzenlenen üç günlük Sosyal Zirvede siyaset, ekonomi ve sivil toplumdan katılan yaklaşık 14 bin temsilci, yoksulluğun ortadan kaldırılması, insana yakışır bir yaşamın teşvik edilmesi ve sosyal uyumun sağlanmasına sözde çözüm aradı. Guterres, elinden bir şey gelmediği için sadece çelişkilere dikkat çekerek dünyadaki felaketi gözler önüne serdi, G7 ve G20’ye yer alan devletlerin “vicdanına” seslenerek insafa gelmelerini istedi. Tabii ki varsa ve kaldıysa…

Zirvenin gündeminde asıl olarak, zengin emperyalist ülkelerin, yoksul ülkelerdeki insanlık dramının daha fazla derinleşmemesi için “kalkınma yardımlarını” arttırması vardı. Dünyayı en fazla sömüren ülkelerin aynı zamanda en az “kalkınma yardımı” dağıttığı görülüyor. Alman Kalkınma Bakanlığının internet sitesinde yer alan verilere göre 2024’te, gayrisafi milli hasılalarına oranla en fazla Norveç ve Lüksemburg (yüzde 1) “kalkınma yardımı” dağıtmış. Almanya yüzde 0,67 ile 5’inci, İngiltere yüzde 0,5 ile 9’uncu, Fransa yüzde 0,48 ile 10’uncu, ABD yüzde 0,22 ile 25’inci sırada yer alıyor.

Yer altı kaynaklarını sömürdükleri, havasını ve doğasını kirlettikleri geri bırakılmış yoksul ülkelere “kalkınma yardımını” çay kaşığıyla veren emperyalist-kapitalist ülkeler, kendi askeri harcamalarına ise kepçeyle bütçeler ayırıyorlar. Hepsinin ayırdığı askeri harcama oranı yüzde 2’nin üzerinde. ABD’nin ise yüzde yüzde 3,4. NATO bu yıl, askeri harcama oranlarının 2035 yılına kadar yüzde 5’e çıkarılmasına karar verdi.

Bu demektir ki; bir taraftan savaşlar artarken, yoksul ülkelere verilen “kalkınma yardımları” azalmaya devam edecek. Örneğin Almanya daha yeni, yoksul ülkelere yapılan yardımları toplamda yaklaşık 2 milyar avro düşürdü. Birçok örgüt haklı olarak buna tepki gösterdi.

ABD’nin yeni yönetiminin gözünde “kalkınma yardımı” adeta çöpe atılan paradan ibaretti. Nitekim Dışişleri Bakanı Marco Rubio temmuz ayında, ABD Kalkınma Ajansı USAID'in yurt dışı yardımlarını resmen durdurduklarını açıklamıştı. Trump yönetimi, Kongreden gelecek yıl dış yardımlar için 17 milyar dolarlık bütçe talep etti. Bu, 2025 için ayrılan miktarın yarısından da az. Bir araştırmaya göre USAID'deki kesintiler önümüzdeki 5 yıl içinde ek olarak 14 milyondan fazla insanın ölmesine yol açacak. “The Lancet” dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, öleceklerin yaklaşık 5 milyonu, 5 yaşın altındaki çocuklar olabilir. (tagesschau.de, 02.07.2025)

İlki 30 yıl önce Kopenhag’da yapılan Dünya Sosyal Zirvesinde hedef, dünyanın zengin ülkelerinin yoksul ülkelere “kalkınma yardımı” dağıtmasıyla yoksulluğu 2030’da bitirmek olarak ilan edilmişti. Dünyanın geldiği durumla, kapitalizmde yoksulluğun yok edilebileceği iddiasının da bir yalan olduğu görüldü. Emperyalist devletler, AB, kapitalizmden beslenen BM gibi kurumlar ve değişik sosyal yardım kuruluşları, birkaç yılda bir açıklık, yoksulluk, küresel ısınma, savaşlar gibi bütün gezegeni ve insanlığı ilgilendiren konularda, gerçekleşmesi mümkün olmayan hedefler ve takvimler belirleyerek, adeta umut tacirliği yapıyor ve beklentiler yaratıyorlar. Son 30 yılda olanlar, insanlık kapitalizmden kurtulmadıkça, dünyanın değişik alanlardaki “felaket hali”nin devam edeceğini gösteriyor.

Bu gerçek her geçen gün biraz daha gün yüzüne çıkıyor. Çünkü dünyanın sorunları sürekli ağırlaşıyor ve kapitalizm de her geçen yıl bir öncekine göre daha fazla barbarlaşıyor. Bu nedenle sosyalizme ihtiyaç daha da artıyor.

Bu haftanın en önemli gelişmelerinden biri olan New York seçimleri, aynı zamanda bütün bu olanlara bir yanıt arayışıdır. Kendisine “Demokrat Sosyalist” diyen Zohan Mamdani’nin, küresel mali sermayenin en parıltılı kentinde belediye başkanlığı kazanmasının arkasında artan adaletsizliğe tepki var. Kapitalizmi reddetmeyen, sol sosyal demokrat çizgideki siyasetçilerin çoğunun verdikleri sözleri yerine getirmediği gerçeğini unutmadan, dünya çapında gençlik başta olmak üzere geniş emekçi sınıflar arasında bir arayışın olduğu artık bir gerçek. Günümüzde bu arayış büyük ölçüde ırkçı-aşırı sağ partilere yönelmiş durumda. Bu havayı tersine çevirmek ancak tutarlı antikapitalist mücadeleyle mümkün...

NOT : Bu yazı Günlük Evrensel Gazetesi'nden alınmıştır...

Fotoğraf  : Zohran Mamdani'nin Facebook sayfasından alınmıştır…

* Bu bir editöryal haberdir.

Önceki Haber KOMÜNİSTLER NEW YORK’A...
Sonraki Haber Bu zulme teslim olmayacağız!
Benzer Haberler
Rastgele Oku