İnsan Olma Eylemi...

İnsan Olma Eylemi...

Birol KESKİN'den...
[email protected]

Özet: Bu makale, "insan olma" halinin, pasif bir durumdan çok, bilinçli, sürekli ve etik bir eylem olduğu tezini savunmaktadır. Felsefe tarihindeki "oluş" (becoming) kavramından yola çıkarak, günlük hayatta karşılaştığımız ahlaki seçimlerin, bizi sürekli olarak "insan" tanımını yeniden inşa etmeye zorladığını iddia edecektir...

Giriş: Doğuştan Gelen Bir Hak mı, Kazanılan Bir Erdem mi?

Geleneksel anlayış, insan olmayı biyolojik bir kategori olarak görme eğilimindedir. Homo sapiens türüne ait olmak, otomatikman "insan olma" statüsünü verir. Ancak bu basit tanım, tarihin ve günlük deneyimlerimizin bize gösterdiği bir gerçeği açıklamakta yetersiz kalır: İnsan, aynı zamanda korkunç bir "insanlık dışılık" da sergileyebilir. Bu çelişki, bizi şu soruya götürür: İnsan olmak, doğuştan gelen bir veri midir, yoksa sonradan ve sürekli olarak üstümüze aldığımız bir sorumluluk mudur? Makale, ikinci seçeneği savunacaktır...

Varoluşçuluk ve "Oluş" Halindeki İnsan...

Jean-Paul Sartre'ın "Varoluş Özden Önce Gelir" İlkesi: Sartre'a göre insan, önce var olur, daha sonra kendi eylemleri ve seçimleriyle kendi özünü (yani "kim olduğunu") yaratır. Bu perspektiften bakıldığında, "insan olmak" bir bitmişlik hali değil, süregiden bir projedir. Her an, korkuya mı yoksa cesarete mi, bencilliğe mi yoksa *diğerkamlığa mı yöneleceğimiz konusunda bir seçim yaparız. Bu seçimler, bizi insan yapan şeyi inşa eder...

Friedrich Nietzsche ve "Üstinsan" (Übermensch) Kavramı: Nietzsche, insanın aşılması gereken bir varlık olduğunu söyler. Ona göre insan, hayvan ile Üstinsan arasında gerilmiş bir iptir. Bu ipin üzerinde ilerlemek, sürü psikolojisini, tembelliği ve basit hazları reddederek, kendi değerlerini aktif olarak yaratmayı gerektirir. Bu, "insan olma"nın en zorlu eylemidir...

İnsan Olma Eyleminin Bileşenleri...

Aktif bir eylem olarak "insan olmak" şu unsurları içerir:

Bilinç ve Farkındalık: "Düşünüyorum, öyleyse varım." Ancak bu varoluş, eylemsiz bir düşünce değildir. Kendi düşünce ve eylemlerimizin farkında olmak, onları eleştirel bir şekilde sorgulamak, ilk ve en temel eylemdir. Bu, nasıl davranmalıyım?" sorusunu sormaktır...

Etik Sorumluluk...

Kant, ahlak yasasını, sadece kendi çıkarımıza değil, evrensel bir ilke olarak uygulanabilir olması gereken bir eylem kuralına göre belirlememizi söyler. İnsan olmak, bu sorumluluğu her koşulda, çıkar gözetmeden üstlenmektir. Bu, otomatik bir tepki değil, aktif bir ahlaki muhakeme sürecidir...

Özgür İrade ve Seçim: Eylemde bulunabilme yeteneğimiz, bizi ahlaki bir özne yapar. Kolay olanı değil, doğru olanı seçmek; nefreti değil, anlayışı yaymak; yalanı değil, dürüstlüğü beslemek, her seferinde yeniden verdiğimiz aktif kararlardır. Hiç kimsenin adamı olmamak vurgusu, bu özgür irade vurgusunun somut bir ifadesidir...

Empati Kurma Çabası: Empati, otomatik olarak gelişen bir duygu değildir. Çoğu zaman, kendi konfor alanımızdan çıkıp, başka birinin perspektifini anlamak için aktif bir hayal gücü ve çaba gerektirir. Bu çaba, insan olmanın en insani eylemlerinden biridir...

Günlük Pratikte "İnsan Olma Eylemi...

Bu felsefi çerçeve, gündelik hayatta nasıl tezahür eder?

· Bir dedikoduya katılmamak, aktif bir direniştir.
· Önyargılarımızla yüzleşmek, içsel bir savaştır.
· Haksızlığa uğrayan biri için sesini çıkarmak, bir risk almak, yani eyleme geçmektir.
Kötülük yapmamayı seçmek, pasif bir iyilik hali değil, aktif bir etik pozisyondur...

Sonuç: Bitmeyen Bir Proje Olarak İnsan...

"İnsan olmak", biyolojik bir kader değil, felsefi bir kazanımdır. Bu, hayat boyu süren, bittiği anda kaybedilen bir projedir. Her gün, her karşımıza çıkan ahlaki ikilemde, bu projeyi biraz daha ileri götürür veya geriye çekeriz. "Bir gün insan olabilenler kazanacak" inancı, işte bu uzun vadeli projenin nihai zaferine olan inançtır. İnsan, verdiği her etik kararla, sadece kendi özünü inşa etmekle kalmaz, aynı zamanda "insanlık" denen kolektif idealin ne olduğunu da yeniden tanımlar. Bu nedenle, insan olmak, nefes almak gibi pasif bir süreç değil, her sabah yeniden uyanıp üstlenmemiz gereken en asil ve en zorlu eylemdir...

Yazar notu...

(*Diğerkamlık; en basit tanımıyla " başkalarının iyiliği ve mutluluğu için özveride bulunma, bencillekten uzak davranma" anlamına gelen Öztürkçe bir kelimedir...)

* Bu bir editöryal haberdir.

Önceki Haber Sözde "Gerçek Halk İradesi" ve Bonhoeffer'in Uyarısı: Aptallık Tohumları mı Ekiyorsunuz, Bay Merz?
Benzer Haberler
Rastgele Oku