Birol KESKİN'in yazısı...
[email protected]
İnsanlık tarihinin belki de en eski ikilemlerinden biri, küçük konforların korunması uğruna büyük özgürlüklerden vazgeçilmesidir. Bu gerilim, sadece bireysel bir ruh hâli değil, aynı zamanda toplumların kaderini belirleyen kritik bir süreçtir...
Modern dünyada küçük konforlar, artık yalnızca sıcak bir ev ya da düzenli bir maaşla sınırlı değil. İnternete kolay erişim, hızlı tüketim imkanları, sınırsız eğlence seçenekleri, politik sorumluluklardan uzak durabilme “rahatlığı” da bu konfor alanının bir parçası. Oysa büyük özgürlükler, sadece bireysel yaşam alanını değil, tüm toplumun geleceğini şekillendiren bir değerdir: Düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü, örgütlenme hakkı, adil bir hukuk düzeni, demokratik katılım...
Tarih bize defalarca gösterdi ki:
İnsanlar korkuya kapıldıklarında, özgürlüklerini korumak yerine kısa vadeli güvenlik vaatlerine yönelirler. “Biraz daha kontrol, biraz daha gözetim, biraz daha sessizlik” karşılığında düzenin devam edeceğine inanmak cazip gelir. Fakat bu, çoğu zaman demokrasinin sessiz çöküşünün başlangıcıdır...
Totaliter rejimler, bu gerilimi ustalıkla kullanır. Halkın küçük konforlarını –ekonomik istikrar, asayiş, ucuz tüketim malları– ön plana çıkarır ve “büyük özgürlükler”in karmaşık, tehlikeli, hatta gereksiz olduğu algısını yayar. Böylece özgürlük, bir lüks ya da kaos tehdidi gibi gösterilir. Ve insanlar, zincirlerini altın kaplama sandalyelerle değiştirdiklerini fark etmeden, yavaş yavaş özgürlükten vazgeçerler...
Bu noktada politik bilinç, en kritik unsurdur. Çünkü konfor, özgürlüğün düşmanı olmak zorunda değildir; fakat konforun korunması, özgürlüğün sorgusuzca feda edilmesine dönüştüğünde, toplum geri dönüşü zor bir yola girer...
Bugün sorulması gereken soru, sadece şu değildir : “Konfor alanımızın dışına çıkmaya cesaret edebilir miyiz?” Aynı zamanda şunu da sormalıyız : “Özgürlüğümüzün bedelini, küçük konforlarımızla ödemeye ne kadar hazırız – ve bu bedeli ödedikten sonra elimizde ne kalacak?”
Çünkü unutulmamalıdır: Küçük konforlar, ancak büyük özgürlüklerin gölgesinde sürdürülebilir. Özgürlük kaybolduğunda, konfor da bir süre sonra bir ayrıcalık olmaktan çıkar ve birer kırıntıya dönüşür...