BİR SAYFALIK HAYAT...

BİR SAYFALIK HAYAT...

Birol KESKİN yazdı...

[email protected]

Hayat, koca bir evrenin içinde yalnızca bir nokta kadar yer kaplar. Milyarlarca yıllık dünya tarihinde, insan ömrü nedir ki aslında? Belki de sadece bir A4 sayfası kadar. Ne yaşanacaksa, o sayfaya sığar. Ne yazılacaksa, o sınırlı satırlara dökülür...

İnsan, yaşamın anlamını ilk gençliğinde arar. Yirmili yaşlara kadar her şey daha berrak, daha gerçek gibidir. Ne hissediliyorsa o dönem hissedilir en yoğun haliyle. Sonrası... Sonrası uzun, inişli çıkışlı, yorucu bir yolculuktur. Biz buna "yaşam mücadelesi" deriz. Giderek kalınlaşan sorumluluklar, çoğalan endişeler ve eksilmeyen hesaplar… Yaşamak artık bir koşu değil, bir direnç haline gelir...

Her an, o A4 sayfasına yazılacak yeni bir kelimedir. Bilinçli seçimlerle, her nefeste sayfaya anlam katabiliriz. Bazen durup düşünmek, bir sonraki cümleyi daha özenle yazmamızı sağlar. İşte tam da bu yüzden, bu bir sayfalık hayatı karalamak büyük bir hata olur. Gereksiz kırgınlıklarla, yersiz öfkelerle, önemsiz dertlerle doldurmak… Yazının en değerli satırlarını boş yere harcamak gibi...

Görmemek gerekir bazı şeyleri. Duymamak gerekir bazı sözleri. Elbette kolay değil, ama mümkündür. Kimi zaman sağır, kimi zaman kör olmak; aslında ruhu korumanın bir yoludur. Hatalar, sayfada silik izler gibi görünse de, aslında bizi şekillendiren çizgilerdir. Onları silmek yerine, onlarla barışarak hikayemize derinlik katarız...

Ve unutma: Silgi, affetmek içindir.Kinleri silmek, pişmanlıkları hafifletmek.Bu, sayfayı karalamak değil, okunaklı kılmaktır...

Ve gülmek… Ah, gülmek… En çok da sahici gülümsemelere ihtiyaç duyar bu kısa ömür. Yalandan değil; geçmişi affederek, hataları unutarak, hüzünleri yavaşça arka cebine koyarak gülümseyebilmek... İşte o zaman anlam kazanır hayat. Çünkü bu sonu belli mücadelede galip gelebilmenin en güçlü silahıdır içten bir kahkaha...

O bir sayfalık hikayede, başkalarının yazdığı kelimeler de iz bırakır. Sevdiklerimizle kurduğumuz bağlar, paylaştığımız anlar, sayfaya en güzel desenleri çizer. Bir başkasının hayatına dokunmak, kendi hikayemizi de ölümsüz kılabilir. Bir çocuğun gülüşü, bir dostun vefası gibi silinmez mürekkeple yazılanlar, bizi sonsuza taşır.  
>Dipnotlar da değerlidir:
>Bu satırı annemle çay içerken yazdım",
>Bu kelimeyi denize bakarak seçtim"... 
>Bıraktığımız izler, hikâyemizin kenar notlarında yaşar...

Her birimizin A4 sayfası farklı bir dilde, farklı bir mürekkeple yazılır: Kimi koyu siyahla yazar (acılar, kayıplar),Kimi maviyle (huzur, özgürlük) Kimi altın sarısıyla (sevinç anları)...  
Kimi sayfalar neşeyle, kimi mücadeleyle dolar; ama hepsi, insanlığın büyük hikayesinde birleşir...

>Boşluklar da anlam taşır:  >Sayfa kenarlarındaki sessizlikler, > Düşünce molaları, nefes aralıkları...  
>Dolu bir sayfa değil, dengeli bir sayfa aranmalı...

Hayat bir A4 sayfasıdır belki; ama o sayfaya ne yazacağımız, nasıl yaşayacağımız bize kalmıştır. Bugün, o A4 sayfasına bir cümle yazmak için ne yapacaksın? Birine gülümsemek, bir hayali kovalamak ya da bir yükü bırakmak.Her küçük adım, sayfanı güzelleştirir...

Sol üst köşeye ismini yazdın mı?  
O isim: Senin kendini bulma yolculuğun.  
Sağ alt köşedeki tarih ise: Başladığın an değil, *yaşadığın*andır...

Bazıları o bir sayfayı karalayarak geçirir,
Bazıları ise tek bir cümleyle bile ölümsüz kılar.Kimi sayfa kırışık, kimi pürüzsüz geçer;  
Önemli olan, okuyanın gözlerinde  ışık seçer.

Soru hâlâ geçerli : Bugün senin sayfana hangi renk mürekkeple bir kelime yazacaksın?

Önceki Haber İnsanın Gücü: Sosyal Bağların ve İçsel Sağlamlığın Dengesi...
Sonraki Haber Büyük Oyun: Kapitalist Kuşatma Türkiye’nin Gerçek Sınavı...
Benzer Haberler
Rastgele Oku