Hasan BİLDİRİCİ yazdı...
Cumhurbaşkanı Baş danışmanı Mehmet Uçum, diğer adıyla Uçurum Memo ikidir süreçle ilgili özel bir kanun çıkartılması gerektiğini söylüyor. Bu düşüncesine katılıyorum. Bu çetrefili süreci ancak özel seçilmiş bir kanun idare edebilir...
Bu kanun silah bırakan PKK'lilerin konumunu belirler; Kürt tutsaklar serbest bırakılır; Öcalan'ın tutsaklık koşullarına son verilip ayrı bir korunaklı eve çıkması sağlanır; PKK'ye karşı konumlanmış operasyon birlikleri geri çekilir; sürgünlerin dönmesi sağlanır ve bu sürecin sonunda geçici kanun maddesinin görevi biter. Ancak bundan sonra mevcut komisyonda Kürt sorununun çözüm yolları, demokratikleşme ve yeni anayasa tartışılmaya devam eder...
Peki bu geçici kanunu kim çıkaracak? İşte bu noktada Uçurum Memo Türkiye usülü bir taktik yapıyor. Geçici kanunu çıkarması gereken Erdoğan'ın işini rüzgarlara, çöllere, denizlere savuruyor. Erdoğan'ı koruma adı altında görevini kötüye kullanıyor...
Bir ABD başkanı bir ülkeye savaş ilan edeceği zaman kimden yetki alıyor? Elbette Amerikan kongresinden. Başkan niye savaş çıkarmak istediğini kongreye anlatıyor ve oylamaya geçiliyor...
Erdoğan'ın geçici kanun çıkarma yetkisi var, bunu kullanmıyor. Tam bilmiyorum, diyelim ki böyle bir yetkisi yok; bu durumda meclise iner, geçici kanun ihtiyaçlarını anlatır ve yetki ister. Ancak Erdoğan bunu da yapmıyor. Sarayda oturuyor, danışmanı aracığılığıyla sorumluluktan kaçıp; Antik Roma Kayyum kanunlarıyla Türkiye'yi idare ediyor. Geçici kanun yetkilerini sadece rakiplerini alt etmekte kullanıyor...
Uçurum Memo ve Türkiye yöneticilerinin kafasında herhangi bir ulusal modeli bulunmuyor. Kemalist anayasada herkes Türk oğlu Türk; Türk kızı Türktü. Inanmayanlar açıp bakabilir. Uçurum Memo'nun kafasındaki yeni ulus modelinde "Türkiye vatandaşı olan herkes Türktür."
İnanmayan bir kaç hafta önceki yazısını açıp bakabilir. Yeryüzünde Türk'lerden başka hiç kimsenin böyle bir ulus tanımı yoktur. Çünkü Türkiye'yi yönetenler ulusun ne demek olduğunu bilmiyor. Ulusun ne demek olduğunu bilmeyenler modern bir ulus inşa edebilir mi? Edebilselerdi böyle tel tel, tüy tüy dökülmezlerdi. Türk uluslaşması başı sonu ayrı oynayan ve ayrı giden yanlış bir halay gibidir. Alevi dinci, Kūrt, göçmen, devşirme, milliyetçi, dindar Kemalist ve Arap; hepsinin ulus tarifi farklı. Devletin ulus tarifi de belli: "Ulan hepiniz Türk oğlu Türk, Türk kızı Türksünüz!"
Ama değiller. İlber Oltaylı, Fatih Altaylı, Mansur Yavaş, Yılmaz Özdil, Ömer Celik, Ümit Özdağ, Recep T. Erdoğan, Hakan Fidan... Bunların hiç biri Türk oğlu Türk değil. Anayasaya göre hepsinin sınırdışı edilmesi lazım. Türk anne ve babadan olmamışlar. Ama yaman Türkçülük yapıyorlar. Türkiye'de Türkçülük doktorluk gibi bir meslek. Geçim sağlama ve çıkar kapısı...
O zaman demek ki, bu tür uyduruk tariflerle gerçek bir ulus olușmuyor...
Milletin sabahtan akşama kadar Küfür ettiği İsrail'de, iki milyondan fazla İsrail vatandaşı Arap yaşıyor. Bunların okulları ve camileri var. Arap partileri var. Bunlar hergün Netnyahu'nun Filistin saldırısını protesto ediyor. Bunların sokaklardaki sayısı bazen bir milyonu buluyor. Netenyahu'nun evine pislik atıyorlar. İsrail yönetimi bunları vatan hainliğiyle suçlamıyor. Arap ve Yahudi savaş karşıtları vatandaşlık hakkını kullanıp sokağa iniyor. İsrail anayasasında bunlar İbrani veya Yahudi soyundandır denmiyor...
Yıllarca ırkçılıkla boğuşmuş Alman ansyasında Türkiye'li vatandaşlarına sen Almansın denmiyor. Kaldı ki onlar göçmen. Sen gelmişsin, Anadolu'ya giriş yapmışsın; Kürdün dilini yasaklamışsın; köylerinin ismini yasaklayıp değiştirmişsin; sokakta Kürtçe konuşana para cezası kesmişsin; sen gelmeden önce sevdiği renkler var, onlara paçavra demişsin; Kürtlerin kadınlarına ve erkeklerine Kürtçe sevișmeyi bile yasaklamışsın sonra da o ünlü haydut cümleyi icad etmişsin:
"Türk olmak neyinize yetmiyor ulan!"
Ben de tersten bir soru sorayım.
"Türk olmak yetiyorsa sen niye mutsuzsun!"
Türkiye'nin Kürt sorununu çözebilmesi için doğru bir ulus ve vatandaşlık tanımı bulması gerekiyor. Bunun ne olduğunu kendileri bilmiyor; biz biliyoruz, bizi de vuruyorlar, cezaevlerine atıyorlar, sürüyorlar...
Bu nedenle el attıkları hiç bir sorunu çözemeyecekler. Çözmeye çalışırken yine geç kalacaklar. Bir devlet düşünün, Şubat ayında bir süreç başlatmış ve tek adım atamamış. Tek adım yok. Tık yok. Çünkü kendi ulusal birlikleri paramparça...
Biz insanca öneriler yapıyoruz. Yeni kavramlar, yeni tanımlar öne sürüyoruz. Krizden çıkmanın yollarını tartışıyoruz; Türkçülüğü ve dinciliği geçim kapısı haline getirmiş kafası kilitli yüzeysel ve anlamsız yurttaşlık küfür ve hakaret ediyor. Bunlar kendini ülkenin sahibi, bizi de düşmanı belliyor...
Bu böyle sürdükçe Türkiye'nin tehlikeli sulardan çıkması mümkün görünmüyor...

 
       
                         
                                     
                                    






