Okan Bent ÖNOK Zeytin katliamını yazdı!
Fotoğraf : İrfan Erdoğan…
Bu ülkede artık ne ağaç kutsal, ne toprak değerli, ne halkın sesi kıymetli. Gözlerini hırs bürümüş bir iktidar, doymak bilmeyen maden iştahıyla, bin yıllık zeytin ağaçlarını birer birer katlediyor. Evet, katlediyor! Çünkü bu artık sadece bir “madencilik faaliyeti” değil; bu, doğaya, halka, tarihe ve vicdana karşı yürütülen sistematik bir savaşın adıdır...
Saraylarda oturup doğayı Google Earth’ten izleyenler, ne zeytinin kokusunu bilir, ne bir dalında ömür tüketen köylünün alın terini. Onlar için zeytinlik sadece kazılacak bir arazi, paraya çevrilecek bir kaynak. Altında maden varmış! Ne güzel! Üstünde yaşayan köylü mü? Bırakın ezilsin, ses ederse jandarmayı yollarız...
Bu Ülke Yağmacıların Oyuncağı Oldu...
Bu ülke artık bir avuç maden baronunun oyuncağı. Hükümet dediğin şey, bir şirketin halkla ilişkiler birimi gibi çalışıyor. “Kalkınma”, “enerji”, “yatırım” gibi süslü yalanlarla gözümüzün içine baka baka yıkım yapıyorlar. Ülkenin her karış toprağına kazma sallıyorlar. Nereye dönsek bir şantiye, bir yıkım, bir talan...
Zeytinlikler mi? Ne önemi var! Bize Avrupa şöyle bakıyor, dünya bizi kıskanıyor masalları anlatanlar, halkı kıt kanaat geçinirken dozeri köylünün bahçesine sürüyor. “Zeytinlik yasa ile korunuyor” diyorsun, alay eder gibi gece yarısı yönetmelik çıkarıyorlar. Mahkeme iptal ediyor, ertesi gün yeni ihaleyle dönüyorlar. Bu nasıl bir arsızlık, bu nasıl bir devlet anlayışı?
Talan Düzeni: Zeytine Değil, Yandaşa Sadakat...
Zeytin ağaçları gökyüzüne uzanırken onların gözleri sadece yerin altına bakıyor. Çünkü orada altın var, lityum var, maden var… Yani para var! Zeytine değil, doğaya değil, sadece yandaşa sadakat var. Her taşın altında bir şirket, her şirketin arkasında bir bürokrat, her bürokratın cebinde halkın geleceği duruyor...
Kazdağları’nda, Akbelen’de, Soma’da yaşananlar tesadüf değil. Bu, organize bir yağmadır. Devletin kolluk kuvveti şirketin özel güvenliği gibi davranıyor. Biber gazı, cop, gözaltı… Tüm bunlar, ağacını bırakmayan köylü kadına reva görülüyor. Ve bunu yapanlar hâlâ “biz çevreciyiz” diyebiliyor. Pes artık!
Bu Zihniyet Beton Sever, Ağaç Düşmanıdır...
Bu iktidarın ağaçla kişisel problemi var. Zeytin ağacı mı dikildi, hemen plan yapıyorlar: “Bunu nasıl keseriz?” Orman mı var? “Yandırsak mı?” Dere mi akıyor? “Üzerine HES yapalım.” Onlar için doğa, üstüne beton dökülmediği sürece boş arazi...
Zeytinin kökü bin yıllık, ama bu zihniyetin kökü üç kuruşluk. Halkı ezerek zenginleşen, doğayı satarak siyaset yapan bu anlayış sadece zeytinlikleri değil, ülkenin tüm vicdanını çürütüyor.
Zeytini Kesene Lanet, Savunana Selam Olsun...
Bu ülke zeytiniyle bilinir. Bu halk zeytinle büyür, onunla beslenir, onunla yaşar. Ama şimdi bu halka, “sizin ağacınız bizim rantımıza engel” deniyor. Açık açık söyleniyor: “Biz sizden daha çok seviyoruz bu toprağın altındaki parayı.” İşte bu yüzden zeytinlikler hedefte. İşte bu yüzden direnen her köylü, her genç, her kadın düşman ilan ediliyor...
Ama unutmayın: Zeytini kesene lanet okunur. Çünkü o sadece ağaç değildir; onur, bereket, dirençtir. Ona sarılanlar bu ülkenin gerçek sahipleridir. Bugün cop yiyen, gözaltına alınan, korkutulmaya çalışılan o insanlar; yarın bu ülkenin onur madalyası olacak...
Bu Devran Böyle Dönmeyecek...
Zeytinlik katliamı bu ülkenin yüz karasıdır. Bu halk bir gün mutlaka bu talanı durduracak. Çünkü doğa intikam almaz; hesabı sessizce biriktirir. Ve o gün geldiğinde, bu katliamı örgütleyenler yalnızca seçim değil, tarih karşısında da mahkûm olacak...
Zeytinlikleri yağmalayanlar bilsin: Bu halk unutmaz. Bu toprak, bu ağaçlar, bu dağlar şahit. Sizin adınız tarihe “zeytin katilleri” olarak yazılacak. Ve siz, o zeytinyağını sofrada gördüğünüz her an, bir halkın lanetini hissedeceksiniz. zeytinime dokunma zeytinağacına kıyma…