Prof. Dr. Ahmet ÖZER…
Fotoğraf : Birgün Gazetesi…
Dava bu haliyle yargılama tarihine bir utanç olarak geçecek niteliktedir. Zira daha gözaltına alındığım ilk gün, masumiyet karinem ihlal edildi ve peşinen suçlu ilan edildim. Yerime bir gecede kayyım atandı.
Kamuoyunun hayretle izlediği şaşılası bir yargılama süreci ile karşı karşıyayız. Bunun en bariz örneklerinden biri benim davamdır. Bu konuda anlatacaklarım, benim şahsımda tutuklu bütün belediye başkanlarını ve siyasi tutsakları da kapsaması bakımından önemlidir...
Kamuoyunun da bildiği ve izlediği gibi makul gerekçelerden yoksun bir biçimde tutuklandım, yargılama süreci gereksiz olarak uzatıldı. 9 aydır içerideyim, iltisak ve irtibat gibi uydurma iddialarla hakkımda suç isnat edildi, dosya boş olunca 30 Ekim 2024 gecesine kadar olmayan bir açık bir gizli tanık birdenbire ortaya çıkarıldı. Bu iftiracı yalancıların çelişkili yalanları ve iftiraları tarafım ve avukatlarımca ortaya konuldu, kanıtlarıyla iddiaları çürüttük...
KİMSE ÖZGÜR DEĞİL...
Gizli tanık garabeti yargılamamızın bağrına saplanmış, Feto döneminden kalma paslı bir hançerdir, söküp atmak gerekir...
Bu dava bu haliyle yargılama tarihine bir utanç olarak geçecek niteliktedir. Zira daha gözaltına alındığım ilk gün, masumiyet karinem ihlal edildi ve peşinen suçlu ilan edildim. Yerime bir gecede kayyım atandı. Adil yargılanmadım. Tüm bunlara 9 ay dayandım, direndim, adaletin yerini bulacağı günü bekledim...
Unutmayalım ki bir tek insan acı çekiyorsa bütün insanlık acı çekiyor demektir. Bir tek kişi haksız yere özgürlüğünden mahrum bırakılıyorsa, hiçbirimiz özgür değiliz demektir...
Benim örgüt üyesi olmadığımı bütün dünya alem biliyor. Hem iktidar hem muhalefet cenahından milletvekillerinin, eski AKP’li bakanların, beni tanıyan hemen herkesin avukatım da olan kızım Seraf Özer’i arayarak üzüntülerini geçmiş olsun dileklerini bildirmeleri de bundandır...
ÇELİŞKİLER YUMAĞI...
Üstelik ülkemizin yıllardır özlemini çektiği, benim de her zaman mücadelesini verdiğim ve desteklediğim barış sürecinde bütün bunlar oluyor. Ancak Barış Süreci ile benim tutukluluğumun devam etmesi arasında büyük bir çelişki var. Şöyle ki; bir yandan barış süreci yürütülürken öte yandan da benim “terör örgütüne üye olma” suçundan yargılanmam büyük bir çelişkidir. Çünkü bu dava barış süreci için bir samimiyet testidir; ve de Türkiye’nin yarısı dışlanarak bir toplumsal barış tesis edilemez. Zira adalet ve hukukun olmadığı, çifte standartın işlediği bir yerde kimse toplumsal barışa inanmaz...
Öcalan’ın mektupları devlet erkanı ve kamuoyu önünde okutulurken, sırf adımın 11 yıl önce iradem dışında bir İmralı görüşmesinde geçmesi nedeniyle örgüt üyeliği ile suçlanıp tutuklanmam büyük bir çelişki değil mi? Onun da ötesinde büyük bir haksızlık değil mi? Toplum bu yaman çelişki ve haksızlığı hayretle izlemektedir...
O nedenle bu dava bu yaman çelişkiyi ve haksızlığı açıkça ortaya koyan bir turnusol işlevi görüyor...
Bunun için önce haksız ve hukuksuz yere tutukladıkları “Ahmet ÖZER” kimdir?”, onu size kısaca tanıtmak isterim…
ÜLKENİN ORTAK PAYDASI…
Ahmet Özer her şeyden önce bu ülkenin onurlu bir yurttaşı, bir baba, bir eş bir aile babasıdır...
200 makale 350 bildiri yazmış onlarca ödül almış bir bilim insanıdır.Yıllarca üniversitelerde ders vermiş, on binlerce insan yetiştirmiş bir öğretim üyesidir. Üniversitede bölüm başkanlığı, dekanlık, rektör yardımcılığı, senato üyeliği yapmış bir akademisyendir...
Ahmet Özer 41 kitap yazmış, ödüllü bir yazardır. BM ve AB toplantılarına katılmış, kamuda üst düzey görevlerde bulunmuş bir siyaset adamıdır...
Ömrünü barış ve demokrasi mücadelesine vermiş, herkesin eşit temelde barış içinde bir arada yaşaması için çalışmalar yapmış bir barışseverdir. Bu amaçla başta TBMM olmak üzere bakanlıkların ve ilgili kurumların görüşlerine başvurduğu bir uzmandır. Toplum ihtiyaç duyduğunda yardıma koşan bir aydındır...
Ahmet Özer kimliğini inkâr etmeyen bir Kürt, Kürtlerin ve Türklerin kardeşliğini isteyen, eşit temelde barış ve demokrasi içinde bir arada yaşamalarını savunan bir yurtseverdir...
Aynı zamanda bu birikimlerini halkının emrine, hizmetine vermek için siyasete girmiş bir siyaset insanıdır. Ne yazık ki bugün siyaset oyunun bir kurbanı olarak yargılanıyor. Zira 64 yıl boyunca hakkında tek bir soruşturma dahi açılmamış biri olarak ne zaman ki belediye başkanı seçilmiş, işte o zaman terörle iltisaklı ilişkili gösterilerek gözaltına alınarak jet hızıyla tutuklanmıştır...
Şimdi buradan herkese sesleniyorum;
Eğer Esenyurt Belediye Başkanı olmasaydım bugün barış sürecine katkı için gene yetkililer tarafından çağrılacak, fikirlerime başvurulacak, katkılarım alınacaktı. Nitekim yıllarca kullandığım slogan olan “Adlarımız farklı olsa da soyadımız Türkiye” şiarı bugün devlet büyükleri tarafından zikredilmekte, Cumhurbaşkanı tüm Türkiye’de billboardlara benim bu sloganımı bayram mesajı olarak yayınlamaktadır...
İşte bütün bunlardan dolayı Ahmet Özer Türkiye’nin ortak paydasıdır. Ahmet Özer’den “terör örgütü üyesi” çıkmaz. Ahmet Özer’den barışın ve birliğin teminatı çıkar. Çünkü Ahmet Özer Kürt ve Türk halklarının ortak bileşeni ve ortak bileşkesidir...
KARDEŞLİĞE DARBE...
Ahmet Özer’i cezalandırmak ortak paydayı cezalandırmak demektir. Ahmet Özer’i cezalandırmak barışı sabote etmek, kardeşliğe darbe vurmak demektir. Zira Ahmet Özer Kürt’tür, Türk’tür, aydındır, bilim adamıdır, yazardır, kanaat önderidir bu toplumun vicdanıdır, bu toplumun temel çimentosudur, bu ülkenin toplamıdır. Ahmet Özer Türkiye’dir...
Bunları kendimi övmek için söylediğimi sanmayın. Bunları bir realiteyi dürüstçe açıklamak için söylüyorum. Nitekim bunları ben söylemiyorum, bunları Türkiye’nin aydınları, yazarları, şairleri bu dönemde yazılarıyla ve sözleriyle ifade ettiler, dile getirdiler...
Bakın işte ünlü şair Prof. Dr. Ataol Behramoğlu’nun makalesi, “Ahmet Özer Türkiyedir” diyor. Gazeteci yazar Barış Terkoğlu’nun yazısı “Erdoğanın duvarlara astığı sözün hapisteki sahibi” diyor. Yılların gazetecisi Uğur Dündar’ın makalesi “Ahmet Özer’in tarihi savunması”ndan bahsediyor. Usta kalem Necati Doğru’nun, Prof. Dr. Şükrü Aslan’ın, Merhum Altan Öymen’in ve daha nicelerinin yazdıkları...
Sosyal medyada oluşturulan portallar yapılan binlerce paylaşım: “Hak ve özgürlük yerini buluncaya dek mücadelemiz devam edecek.” “O zamana kadar, adımız Ahmet soyadımız Özer olacak” diyor...
SUÇLAMALAR GAYRİ CİDDİ...
MHP’nin hukukçu kurmayı sürece katkı açısından Ahmet Özer’i referans veriyor. Tanınmış gazeteci Fehmi Koru bütün bunlar olurken Ahmet Özer neden hala içeride ve yerine neden hala kayyım oturuyor diye soruyor. Daha da sayabilirim. Bunlar son birkaç ayda kaleme alınan yazılar. Sağ ve sol görüşte olan tüm kesimlerden herkes bunu diyorsa bu haksız dava toplum vicdanında mahkum olmuş demektir...
Ama bugün bütün bunların ötesinde örgüt üyeliği gibi akla mantığa sığmayan bir şekilde, gayriciddi gerekçelerle yargılanıyorum. Aldığımız elektrik süpürgesinden tutun, kiracımın yatırdığı kira parasına, salça satan öğrenciden tutun incir satın aldığım yere kadar birçok şey dosyada terörle iltisakın konusu haline getirildi...
Yargıya güveni azaltan ve kamuoyu vicdanını yaralayan bu haksızlığın son bulması sadece adaletin yerini bulması açısından değil aynı zamanda gerçek bir demokrasiye ulaşmak açısından da elzemdir...
Prof. Dr. Ahmet ÖZER - Esenyurt Belediye Başkanı.Marmara Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü 9 No’lu Cezaevi...
Koğuş A Blok 11-Silivri
Bir Gün gazetesi...