"Hoşça kalın,ey kadim ve cömert topraklar..."

Birol KESKİN bir Karadeniz gezisini yazdı...
[email protected]
Fotoğraf : Birol KESKİN...

Geçtiğimiz pazar günü, ata topraklarımın çağrısına kulak verip sonbaharı kucaklamak için düştüm yollara. Yolculuğumuz, Kastamonu'nun saklı cenneti Pınarbaşı'ndan başladı. Virajlı yolları aştıktan sonra ulaştığımız kanyonlarda, zümrüt yeşili bir denizin ortasında buldum kendimi. Suyun şırıltısı ve kuş cıvıltılarıyla dolu bu dinginlikte, serin sulara dalar gibi oldum; ruhumun biriken pası, o berrak akışa karışıp gitti...

Sonra, sıra binlerce yıllık katmanlarıyla Safranbolu'ya geldi. O ihtişamlı konakların cumbalarından süzülen gölgeler, bana sadece Osmanlı'nın değil, onun kadim temelini oluşturan güçlü bir Doğu Roma mirasının hikayesini fısıldadı. Arnavut kaldırımlı sokaklarda yürürken, her taşın üst üste yığılmış medeniyetlerin nefesini taşıdığını hissettim. Osmanlı, bu kadim temellerin üzerine, kendi zarafetini ve ruhunu nakış gibi işlemişti. Cinci Hanı'nda yudumladığım çayın sıcaklığı, tarihin soğuk taşlarını ısıtır gibiydi...

Anadolu'yu tüm duyularımla deneyimledim işte... Pınarbaşı'nın çam ve ıslak toprak kokusunda, Safranbolu çarşısındaki dostane bir gülümsemeyle ikram edilen çayın damakta bıraktığı buruk tatda ve insanın içini ısıtan sıcak sohbetlerde. Kısa ama bir o kadar dopdolu, derin bir nefes Anadolu yaşadım...

Bir sonraki buluşmaya kadar, hoşça kalın ey kadim ve cömert topraklar...

Önceki Haber Ali Koç Neden Kaybetti?
Sonraki Haber Anadolu İrfanı Işığında,Vicdan ve Merhamet Üzerine Bir Deneme...
Benzer Haberler
Rastgele Oku